HACC

Hacc mevsimi (sezonu) geldi; insanlar bölük bölük (grup grup), akın akın hacca gidiyor, oluk oluk paralar veriyor. Çok parası olanlar VIP hacı oluyor; onlar  “ağır misafir”! oldukları için, Kâbe onların ayaklarına seriliyor, “Allah”! da onları çok katlı Kâbe manzaralı 7 yıldızlı otellerde ağırlıyor...

Paralı olanlar üç-beş yılda bir veya her yıl hacca veya umreye gidebiliyor. Oysa fıkıh, ömürde bir haccı/haccetmeyi yeterli görüyor. Garibanlar (= müstezaflar = zayıf bırakılmışlar) da, ömürlerinde bir kere olsun hacca gitmek, haccetmek için çırpınıyorlar.

...

Hacc, Kitâb’ta 33 yerde geçer. Kelimenin kökü hâcce veya hacece. Anlamı, ciddî, sağlam ve kesin delillerle bir meseleyi tartışma (= müzakere etme) demek; huccet, delil.

Hacc, zengine farzdır. Zengin kimdir?!. Geçim derdini hâlletmiş kişi. Kitâb, zengine der ki : Artık senin geçim derdin kalmadı; dertli olanları dert edin, onların dertlerine el at!.

Müslüman zengin, içinde yaşadığı toplumun derdi ile ilgilenir/ilgilenmelidir, çözebildiğini çözer, çözemedikleri için diğer Müslümanlarla Hacc’da istişare eder. Hacı adayı, Hacc’a görüş sormak ve görüş almak (istişare) için gider; orada şeâir vardır. Şeâir, şiârın çoğulu; alâmet, işaret, nişan; aynı zamanda prensip, usul, yol, düstur demek.

...

İhram, bütün dış farklılıkları ortadan kaldıran bir nişan; bir kefendir.

Tavaf, bir nişandır. Kâbe’yi (= Allah’ı = Beytullah’ı) merkeze alarak = kalbi (= sol yanı) Allah’a (Kâbe’ye) vererek dünyayı dönmek ve Emret Allah’ım (= Lebbeyk Allahümme Lebbeyk) demektir.

Arafat, ayrı bir nişandır. Kelimenin kökü Arefe. Mekân olarak, ilk insanın (Âdem ve Havvâ’ın) birbirleri ile ve yeryüzü ile buluştuğu yerdir. Arefe, bilmeden/alimeden daha derin anlamlı bir kelimedir, tanıma ve tanışma demektir. Arafat’taki vakfe, durup-düşünme. Nereden geldim, ne olacağım, ne yapacağım, (ne yapmalıyım, ne yaparsam) nereye giderim/gideceğim?!... vb. Arafat’sız hacc olmaz = Hacc, Arafat’tır.

...

İbâdetlerin içi/özü boşalınca = anlamı ortadan kalkınca/kaybolunca, turistik bir ritüele, seyahate, ticarî bir kazanç aracına dönüşüyor. Bizim âcilen bütün ibâdetlerdeki (namaz, zekât, oruç ve haccdaki) esas/asıl maksada (= maksatlara = makâsıd) yoğunlaşmamız şart. Bu, aynı zamanda bu ibadetleri yeniden diriltmedir. Ölü = ruhunu kaybetmiş ibadetler, ritüeldir; onları esas/asıl maksatlarının dışında bir maksada veya maksatlara tahvil etmek, onları tekrar ibâdet statüsüne taşımaz; biz onları ibâdet niyeti ile yapsak bile; çünkü esas/asıl maksat hâsıl olmaz. Onlar, birer yat-kalka (namaz), aç kalmaya (oruç), turistik ziyâret yapmaya (hacca!) dönüşürler.

İbâdetler, hayattan kopuk değillerdir; hayatı (İlâhî kurallara göre) düzenlemek için vardırlar; onların özünde Allah’ın istediği hayatın nüveleri saklıdır. Hacc da, tüm dünyadaki Müslümanların yardımlaşması ve dayanışması için uluslararası (= beynelmilel) bir kongre niteliğindedir; hacı da bu kongrenin mahallî delegesidir. Bu bilinçle/şuurla hacca gidilir ve hacı olunur. Hacı olan kişi, artık o toplumun sözü dinlenen, örnek alınan, namzet bir kişisidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET