UMUT

Umut, geleceğe yöneliktir, umudun yüzü geleceğe bakar; umut, gelecekte gerçek olmasını arzuladığımız şeyin yüksek beklentisidir. Gelecekten beklentisi olmayanlar, umutsuzdur. Umutsuzluk, yıkımdır. Kierkegaard, umutsuzluğa ‘ölümcül hastalık’ der. Umutsuz adam her şeyini yitirir; benliğini bile.

Umut olmazsa, sabır da olmaz.

“Büyük kafaların”! intihar etmesi, umutsuzluktan. 

Öte (âhiret) umuttur. Âhiret yoksa, bütün umutlar (yapılan-edilenler ve ân) boşa çıkar. Umudun gerçekleşmemesi, insanı karamsarlığa (ye’se) sokar. Âhiret inancı, Müslümanın “can simididir”, onu bunca sıkıntıların/dertlerin, haksızlıkların (adâletsizliklerin) arasında “boğulmaktan” kurtarır; o, korku ile umut (= havf ve recâ) arasında yaşar.

...

Umuda sarılmak, ona bugünden hazırlık yapmayı gerektirir. Umut yoksa, hazırlık da yoktur. Bize umut aşılayan en büyük motivasyon, âhirettir (= hesaptır, cennettir); daha büyük umut ise, Rıza-i İlâhîdir; ikisi birbirinden ayrılmaz; Rıza-i İlâhî’ye kavuşan, doğrudan cennettedir.

Umutsuzlar da cehennemde.

Umutsuzluk, nasıl burada çook ciddî psikolojik yıkımlara (patolojiye, depresyona, vb.) yol açıyorsa, orada, çoook daha ağırlarına yol açacak.

İman, umuttur; imanlı adam, karamsarlığa (ye’se, derin/majör depresif bozukluğa, ağır yalnızlığa ve çaresizliğe) düşmez; onun kimsesi yoksa, Allah’ı vardır.

Allah’tan umut kesilmez. 

...

“Ben, Müslümanların ilki olmakla emr olundum.” (39/12)

Kimse Müslüman olmasa bile, ben Müslüman kalmaya devam edeceğim. Çünkü, tek umudum/ümidim, Müslümanlıkta.

Efendimiz : “Bir elime Ayı, öbür elime Güneşi verseniz, ben bu davadan vazgeçmem.” derken, Allah-u A’lem, bu motivasyona güveniyordu; Allah’ından başka kimsesi yoktu (yetimdi); akrabaları bile Ona düşmandı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET