İKTİSAT

Kelime, etimoloji olarak, sahip olunan (= emânet olarak verilen = kazanılan) şeyleri tutumlu (iktisatlı) ve idâreli kullanma; bilimsel disiplin olarak da, mal ve hizmetlerin üretimi, tüketimi ve dağıtımı = paylaşımı.

Üretimde, tüketimde ve dağıtımda (= paylaşımda) adâlet olmaz/sağlanmazsa, zengin-fakir (= varsıl-yoksul) ayrımı kaçınılmaz olur.

Marksist değilim ama çoğu çatışma, bu ayrımdan (= ekonomik adâletsizlikten) doğar/doğuyor. Bazı devletler bu adâletsizliği gidermek; bazı devletler (çoğu devlet) de bu adâletsizliği derinleştirmek için varlar.

Bu adâletsizlik nasıl giderilir veya daha da derinleştirilir?!.

Âdil veya adâletsiz vergi sistemi ile.

Sınırlı veya sınırsız özel mülkiyet hakkı ile.

Komünist (sosyalist) devletler, özel mülkiyete izin vermezler. Bu, özel yetenekleri öldürmek, herkesin yeteneğini eşitlemek veya eşit görmek; sınırsız (özel) mülkiyet de, dezavantajlıları (= fikren ve bedenen özürlü! olanları) köleliğe ve dilenmeye mahkûm etmektir.

Devletler vergilerle finanse edilirler. Toplanan vergiler, büyük oranda sivil-asker (ve polis) bürokrat (= memur) maaşlarına harcanır. Devlette adâlet, az kazanandan az; çok kazanandan çok vergi ile sağlanır, ve bu vergiler ile dezavantajlılar desteklenir. Bireysel desteğin yolu da açık tutulur (= sadaka); zekât, devlete verilen vergiye karşılık gelir ve zekâtın oranı (= nisab miktarı), toplumun ortalama yaşam standardına göre belirlenir, bu oran ictihâdîdir; bütün dünyada standart bir oranın uygulanması âdil olmaz. 

Adâletsiz devlet, fakirden alan, zengine veren, bu şekilde zengini (özel mülkiyeti!) koruyan devlettir. Fakirin malı yok ki, nasıl alsın? diye bir itirazî soru sorulabilir. Temel ihtiyaç maddelerinden alınan dolaylı vergiler ve düşük ücretler, fakirden alma, zengine vermedir. Zengin, zenginliği oranında vergi vermiyorsa, el altından zenginliği ile yöneticileri belirliyorsa, o devlet, zengin (= burjuva) devletidir. Dünyadaki savaşlar, zenginlerin = küresel şirketlerin menfaatlerini korumak için çıkıyor; bu yüzden Afrika’da ve bir çook ülkede fakirler ölüyor; bir çook ülkenin de yeraltı-yerüstü kaynakları sömürülüyor.

Devletler, büyük oranda devasa güçleri ile zenginleri koruyor.

Yeni bir iktisat şart. Bu iktisatta devlet, sadece zengine hizmet etmeyecek, zenginler de şımarmayacak ve fakirleri sömürmeyecek; fakir de üzülmeyecek, endişelenmeyecek. Bu iktisat, vicdanlı, merhametli, imanlı insanların elinde yükselecek. Onlar, mülkiyeti emânet görecek/bilecek, onu kendilerine emânet Veren’in emrine âmennâ diyecek ki, mümkün olduğu ölçüde toplum(lar)da adâlet sağlansın.

Bu konuda çook şey söylenebilir; sanırım, bu kadar öz/özet bilgi yeterli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET