MAĞARA ARKADAŞLARININ DUÂSI
“Rabbenâ âtinâ min ledünKe rahmeh, ve heyyi’ lenâ min emrinâ raşedâ. = Rabbimiz! Bize katından rahmet ver, bizi işimizde rüşde hazırla.” (18/10)
O yedi gence de muhtemelen hayat zordu; onlar, Rablerinden rahmet ve rüşd (= reşitlik) umuyorlardı. (= Rablerinden umut kesmemişlerdi.) Rableri de onlara o zorluğu hiiç hissettirmedi, 309 yıl uyuttu!.
Uykuda bişey hissedilmez; uyku, yarı ölümdür. (Bknz. 39/42.)
Cehennem çook daha zordur, orada ne ölüm var ne de uyku. = “sümme lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ. = Orada ne ölecekler ne de yaşayacaklar.” (87/13.)
“Onlar : Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, Biz O’ndan başkasına ilâh demeyiz (= len ned'û). (= Allah’tan başkasına ilâh diye tapmayız = sadece O’nun emrine uyarız.) Yoksa, saçma-sapan konuşmuş, saçma-sapan iş yapmış oluruz.” (18/14)
“Şu bizim kavmimiz, ellerinde geçerli hiçbir delilleri olmadan, O’ndan başka ilâhlara tapıyorlar...” (18/15)
“Madem ki onlardan (= o kavimden, o kavmin taptığı putlardan) ayrıldınız = uzaklaştınız (= mu’tezile = ı’tizeltümûhüm), o zaman mağaraya sığının!...” (18/16)
...
Sizce, “bunu” (= bu konuşmayı = bu emri) o gençler nasıl duymuş olabilirler! de, Rablerinden rahmet ve rüşd talep etmiş olabilirler?!. 10. âyette de 16. âyette de heyyi’ ve emr kelimeleri geçiyor. 16. âyette rüşd yerine mirfekâ kullanılmış. Mirfekâ’nın kökü RFK, rifk, dostluk, refâkât. Rüşd, büyük oranda dostların/refîklerin fikrî ve fiilî yardımlaşmasında ve dayanışmasında.
Cemaatte rahmet vardır. Cemaat üyeleri, birbirlerine hakkı ve hakikati tavsiye ederler. O yedi genç, yedi kişilik bir cemaati, sabrettiler, zalime itaat etmediler; Rableri de onlara rahmeti ile muamele etti.
Yorumlar
Yorum Gönder