ANLA(Ş)MA

Anlama ayrı; anlaşma ayrı. Anlama, büyük oranda bireysel; anlaşma ise, toplumsal (en az iki kişiyi gerekli kılar). Bişeyi (bir meseleyi, bir konuyu) anlarız, ama çoğu zaman, bir meselede, bir konuda anlaşamayız. Anlaşmayı söze dökmeye mukâvele; eyleme dökmeye sulh, denir; sözde (kavlde) anlaşamayanlar, eylemde (davranışta) anlaşamazlar.

Müslümanla Müslümanın (= Müslümanların) anlaşmasını sağlayan en büyük SÖZ (= imkân), “Lâ ilâhe illâ-l Allah.” sözüdür. Tekrar ediyorum : Sözde (kavlde) anlaşamayanlar, eylemde (davranışta) anlaşamazlar.

...

Müslümanlar niye anlaşamıyor?!.

Müslüman olmak, “Lâ ilâhe illâ-l Allah.” Sözünü söylemek. Pekiî, Müslümanlar, bu Sözde anlaşabiliyorlar mı?!.

Bunun için ilâhın ne anlama geldiğine bakmak; Şuara Sûresi, 10 ilâ 30. âyetleri arasını, özellikle 29. âyeti, çook iyi anlamak gerekiyor. 29. âyet, Firavun’un Hz. Mûsâ’ya söylediği şu sözü aktarır. “Eğer, benden başkasını ilâh tutarsan, Seni zindana atarım.” Aynı Firavun, Naziat, 24. âyette, "ben sizin yüce rabbinizim" = ‘ene rabbüküm-ül alâ’ der.

Ne demek istemektedir Firavun?!.

Sizi ben, idare ediyor/yönetiyor; ben terbiye ediyor, eğitiyorum; ben besliyorum; ben koruyorum; ben olmasam, siz bir hiçsiniz...

İlâh olmak = ilâhlık, böyle bişey; bunu Firavun da biliyordu; da, bugün biz biliyor muyuz?!. Biliyoruz tabiî, der gibisiniz. Biliyorsak, çağdaş Firavunlara, Firavun’un anladığı (dediği) ilâhlığın özelliklerini neden veriyor, onlara Firavunlara yapılan muameleyi neden yapıyoruz?!. Çağdaş Firavunlar öyle değil, onlar bize : ‘Eğer, bizden başkasını (= Allah’ı) ilâh tutarsanız sizleri zindana atarız. Biz/ler sizin yüce rabbiniziz demiyorlar’ mı?! diyorsunuz.

Emin misiniz?!.

Biz de, Hz. Mûsâ gibi bu çağdaş Firavunların karşısına çıksak, onları yegâne ilâh olan Allah’ın dinine (kurduğu düzene) davet etsek!, hapsi boylar mıyııız, boylamaz mıyııız?!.

Biraz düşünelim. Belki bu düşünmenin sonunda, ilâh kavramı hakkında bir fikrimiz oluşur; “Lâ ilâhe illâ-l Allah” Sözünü söylerken, ne demek istediğimize dair önemli ipuçları yakalar, bu Sözün içini biraz daha doldurur, hakkını biraz daha iyi/güzel verebiliriz.

Netice-i kelâm, “Lâ ilâhe illâ-l Allah” Sözünü herkes aynı kalitede söylemiyor; her Müslüman bu Sözü söylerken “aynı zihin ve duygu/kalp durumunu” yaşamıyor. Kimi, sadece lafız olarak dilden söylüyor; kimi, mânâsını kavrayarak ve içine/kalbine sindirerek söylüyor. Neticede bu Söz, herkesin hayatına aynı yansımıyor, farklı yansıyor.

Müslümanların birlik-beraberlik içinde olamamasının, fırkalara ayrılmasının, ortak hareket edememesinin en temel sebebi bu, bu durum; siyaseti de ticareti de (çoğu şeyi) bu farklılık şekillendiriyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET