NEREDE YANLIŞ YAPIYORUZ?

Zamanımızın (hayatımızın) çoğu geçim derdi için yorulmak ve bu yorgunluğu atmak (dinlenmek) için geçiyor; düşünmeye/sorgulamaya hiiç vaktimiz olmuyor. 

Geçim zor, biliyorum ama biraz da bu geçimi gereksiz ihtiyaçları ‘ihtiyaçmış gibi’ görerek bizim zorlaştırdığımızı da iddia ediyorum. Bunu kendi hayatımda denedim. Gelirim iyi iken ihtiyaçlarımı artırmıştım, çeşit çeşit elbise, ayakkabı alıyor, ihtiyaçlarım için çalışıyordum. Bugün, biyazlık bikışlık ayakkabı, elbise ile yetiyorum; gelirim 2/3 oranında azaldı ama yine de yetiyor; eskisine göre zamanım 2/3 oranında arttı, bu zamanı başka şeyler için (sözgelimi okuma ve düşünme için) kullanıyorum...

Sistemin bizden istediği, sadece geçim derdi için çalışmak, düşünmemek; çalışırken de sistemin sahiplerine hizmet etmek = tüketmek, sorgulamamak. Sorgulamaya başladığımızda, sistem kendini tehlikede görür/görüyor. Sistem, insanları “sahip olmak” için ömür boyu borçlandırıyor, insanlar da bu borcu ödemek için kıvranıyor; böyle bir adamın düşünmesi mümkün mü?!. O, sadece borcu nasıl ödeyeceğini kara kara düşünür; içinde bulunduğu hayatı (sistemik çarpıklığı) düşünemez/sorgulayamaz; sisteme mahkûm yaşar, üstelik de gerine gerine “özgür yaşadığını” söyler!.

Böyle bir adam, şeylere (eşyalara) mahkûmdur; onu, ihtiyaçları, o ihtiyaçları üreten ve pazarlayanlar (reklâm, medya = kültür endüstrisi) yönetir/yönetmektedir.

Kapitalizmin “tüketim/refah yemini” yutan, onun oltasına yakalanır; bidaha kolay kolay kurtulamaz, en sonunda onun kızgın yağında kızar(tıl)ması kaçınılmaz hâle gelir.

Görmüyor musunuz, geliri biraz artan, evini, arabasını (hatta karısını) değiştiriyor ama dünya görüşünü değiştirmiyor; hâl böyle olunca da akışa kapılıp gidiyor, kendini, geleceğini mahvediyor, kaybediyor.

Dün bir ideali olan insanlara bakın!; bugün ne durumdalar!.

“Şeytan bizi fakirlikle korkutur.” (2/Bakara, 268.) Bu, ‘zengin olmayalım’ demek değil ama zenginliğin albenisine kapılıp da bencil davranmayalım demek. Zengin adam, yoldan çıkmamışsa infak eder; çıkmışsa, şeytanın oyuncağıdır, şeytan ona yaptıklarını süslü gösterir. (16/Nahl, 63.) Şeytan, Huzur’dan kovulunca, hıncını insanlardan çıkarmak için ne dedi Rabbimize; Bakın! : (Sen, beni şu insan/lar yüzünden kovarsın he!, ben) “onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım. (Bak-gör!,) Sen onların çoğunu şükredici bulmayacaksın!.” (7/Â'raf, 17.)

Ne dersiniz, en temel yanlışımız burada, (şeytanın bize Rabbimizin emrini hatırlatacak ve O'nu dinleyecek zaman bırakmamasında) değil mi? Şeytanı haklı çıkarmıyor, sevindirmiyor muyuz? 

Şundan emin olalım; geçim derdi bizim başımıza çoook büyük dert açacak!. Rabbimiz bizi sadece geçinmek için yaratmadı; geçim derdi bize bunu (bu hakikati) unutturmamalı!. Gerçekten geçinemeyen insanlar için bisözüm yok, --onlara da Ebû Zer (r.anh)’ın şu sözünü hatırlatırım. “Evinde yiyecek ekmeği olamayanın isyan etmemesine şaşarım.” (Ebû Zer Gıfârî, ö.H/32, M/653.);-- sözüm, kendi geçimlerini lükse/konfora dönüştürüp de geçinemeyenlerin geçimini zorlaştıranlara.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET