AKIL


Büyük nimet. Kiminde pasif kiminde aktif ama herkeste var, deliler hariç. Kitâb, kullanılmayan aklı çöp sayar, “aklını kullanmayanların mâ’nevî pisliğe (rics) mahkûm olacağını” söyler. (10/Yunus, 100.)

Akıl konusu kadim filozoflardan bugüne felsefenin en temel, en önemli konusudur. Plotinus’de akıl nous’dur; nous âlemi idare eden akıldır, Tanrı’dır ya da Tanrı'dan ilk çıkan varlık, Akıldır; ona Küllî Akıl (da) denir, (sonra) Onun bir kısmı ya da prototipi nefse/insana yüklenmiş/üflenmiştir. Eflâtun/Platon, insandaki akla Tanrı'nın Elçisi demiştir. Hıristiyanlıkta akıl Logos’tur.

Esasında akıl, modern döneme kadar dinden bağımsız değildir. Batıda yaşanan bilim-din savaşında, akıl-din ayrılmış, akıl, seküler görülmeye başlanmıştır. Bunun sonucu olarak da fizikle metafiziğin (dünya ile ukbânın, reel ile idealin vb.) bağı kopmuştur; halbuki akıl bişeyin herşeyle, herşeyin bişeyle bağını kuran “organ”dır. Sekülerizm aklı, sadece olguların birbiri ile bağını kurmakla sınırlandırmış, aklı maddî dünyaya hapsetmiştir. Metafizik değerlerden yoksun modern bilim ve teknoloji bu aklın ürünüdür, buna araçsal akıl denir.

Bir de Stratejik Akıl = Üst Akıl var ki bu, bilimin ve teknolojinin gücü ile zenginleşmiş, doymak bilmeyen insanın (=kapitalistin, kişi ve kurum/devlet düzeyinde de olabilir) dünyaya tek başına hâkim olmak (binevî tanrı olmak) için gösterdiği (aklî) çabayı temsil eder; akıl ruhtan/metafizik alandan koparsa kendini fizik dünyada tanrılaştırır!.

Bu emperyalist, kolonyalist, sömürgeci aklın karşısına Ortak Akıl diye bir akıl konur; bu akıl “uzlaşma” arar. Habermans’ın Müzakereci Akıl dediği budur; bunun serüveni epey gerilere gider.

Descartes’ın Cogito’su = Düşünen Aklı; Kant’ın Saf Aklı = Transandantal Ben’i, Aşkın/Saf Ben’i, Tanrı'yı/Metafizik alanı dışlayan, modern/seküler aklı ve insanı merkeze alan yaklaşımlardır. Kant’ın Saf Aklı, metafiziğin sınırına kadar gelmiş akıldır, orada tereddüt etmiş, bir türlü metafizik alana (iman alanına) geçememiştir.

Bu yaklaşımlar/akıllar, insana, topluma, dünyaya huzur verememiş, son yüzyılda iki büyük savaşa/yıkıma, çook büyük acılara sebep olmuşlardır, olmaya da devam etmektedirler...

Fıtrî aklı sınırlamaz, onu doğru (yerinde, düzgün) çalıştırırsak, ruhla bağlantısını kurabilir ve Allah’a (imana) ulaşabiliriz.

Bence, Popper’in 'Açık Toplum' dediği şeyi (fıtrî) akla uygulamalıyız. Aslında fıtrî akıl ile kâmil iman arasında bifark yoktur; kâmil imana ulaşan akıl, “füze gibi” çalışır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET