Hz. MUHAMMED (a.s.)

Hiç şüphe yok, kesinlikle O (Efendim/iz Hz. Muhammed a.s.), şimdiye kadar gelmiş ve kıyamete kadar da gelecek olan insanların içinde en şerefli insan = insan-ı kâmil, en şerefli kul ve Allah’ın Elçisidir.

Bizim de rehberimiz, önderimizdir.

O'nu çoook yüceltince, göklere çıkarınca,! “kaybediyoruz”!, hayatımızdan uzaklaştırıyoruz. Çünkü biz, o kadar, O’nun kadar yüce değiliz, bu yüzden O kadar yüce Bir’ini örnek almakta çook zorlanıyoruz.

O, elbet yüce ama bizim O'nu yücelterek kendi hayatımızın dışına atmamızın bize bifaydası olmuyor.

Ne yapmalıyız?!.

Herkes kendi adına O'nu kendi dünyasına çekmeli, gücü oranında O’nu “anlamalı ve taklit” etmelidir.

O’nun hayatı, insanüstü bir hayat değil. Kitâb’ta da gerçek dünyada da (Siyer’de de) ---Kitâb zaten bu dünyayı düzenlemek için vardır--- bunu çook rahat görüyoruz. Üzülen, endişelenen, korkan, evlenen, acıkan, dişi kırılan, savaşa katılan, hastalanan, çarşı-pazarda dolanan ve ölen bir Peygamber-insan.

Bizim Peygamber algımız : O, Rabbine çook yakın olduğu için hiçbişey yapmadan Rabbine duâ eden ve Rabbinin O’nun duası ile her işini halleden “olağanüstü” biri!.

Ermiş (Velî/Evliyâ) algımız da böyle.

Böyle biri, bizim gibi ‘basit’ kullara nasıl rehberlik, önderlik edebilir?!.

Aslâ O'nu (ve onları = velîleri/evliyâları) “basitleştirelim”! demiyorum ama bir yolunu bulalım da onları kendimize örnek rehber alalım, diyorum.

Bu, bize, bizim yücelmemize (gayretimize) bağlı.

Önce kendimizin yücelme isteği olmalı, sonra ne durumda (nerde) olduğumuzu bilmeli, sonra da gücümüzün/imkânımızın yettiği yerden başlayarak yükselmeye azmetmeliyiz. Efendimizin “en basit”! insanlar için de, “biraz daha yüce”! insanlar için de  “sözleri/hadisleri” ve “örnekliği/sünneti” vardır. O’nun Sözlerini ve Sünnetlerini hiyerarşik bir düzene koymadan okur ve uygularsak, kafamız karışır, yanlış yerden başlarız ve onları yapmaya gücümüz/imkânımız yetmez; böyle bir tutum bizim için de eziyettir. Bu tutum, Kur'ân’a/Kitâb’a yaklaşımımız için de geçerlidir. Kitâb’ın her âyetine herkes muhatap değildir, fakir birini, zekât âyeti; sakat birini, cihat âyeti; kâfirlere hitap eden bir âyet, mü’minleri; zıhar yapmayan birini, zıhar âyeti vb. “ilgilendirmez”!. (Zıhar : kişinin eşine, sen benim anamın sırtı gibisin demesidir ki, bu, kişinin eşini anası gibi görmesi anlamına gelir. Bugün bu sözü, tersinden ‘anam avradım olsun’ gibi de düşünebilirsiniz.)

Nasıl, uzun mesafe koşucusu olmak isteyen biri, basitten başlayarak antrenman yapması gerekiyorsa, ya da hiç antrenman yapmayan biri  uzun mesafe koşucusu olamıyorsa, Efendimizi örnek almak isteyen biri de, “küçük iyiliklerden” başlamalı ve iyiliklerini sürekli artırmalıdır...

“Küçük” de olsa O’nun yaptığı hiç bir iyiliği yapmadan “Muhammed-ur Rasûlüllah” demek ve O'nu övmek/yüceltmek (Salât-ü Selâm getirmek) ‘burada’ hiç bir işimize yaramıyor; eminim ki ötede de yaramayacak!. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET