HİCRET

Hicret, hecera (هجر) kökünden mastar, göç etmek, memleketini terk etmek demek. Bu kökten tehcir, mehcur, muhacir, hicran, hecr ya da hicr kelimeleri de türer. Tehcir : Göçe zorlama, zorla göç ettirme. Mehcur : Unutma, terk etme, uzaklaşma, metruk bırakma. Muhacir : Hicret eden. Hicran : Ayrılık acısı. Hecr/Hicr : Ayrılık. Hicr (حجر) kelimesi ile karıştırmayalım. Hicr : Yasaklamak, men etmek demek; bu kelime hacer diye de okunur, o da taş demektir.

Hicreti biz, Efendimizin ve yanında bulunan az sayıda Ashabının/arkadaşının 622 de Mekke’den Medine’ye göçü olarak bilir ve her yıl “kutlarız”!. Aslında hicret, kişinin Allah için (=Allah'ın dini için) bi şeyi ve bi yeri terk etmesi demektir. Bu, bireysel/kişisel açıdan günahı = eski alışkanlıkları terk etme, yeni bir hayatı yaşamaya azmetmedir. Şu Hadis-i Şerif bunu ifâde eder.  “Muhacir Allah’ın yasakladığı kötülük ve günahları terk eden kimsedir.” (Buhârî, “Îmân”, 4; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 4, “Vitir”, 11).

Efendimiz ve Ashabı Mekke müşrikleri gibi yaşamadıkları, Allah'ın = Rablerini emrine uygun yaşamak istedikleri için Mekke’yi terk ettiler, tehcir edildiler = göçe zorlandılar, muhacir oldular.

...

Bugün de Müslümanlar göçüyor. Afganistan’dan, Suriye’den, Somali’den, ... neredeyse tüm İslâm ülkelerinden batıya göç var; batı kapılarını açsa Türkiye’deki Müslümanlar da göçer.

Batıda İslâm daha rahat yaşanabildiği için mi, bu göçler?

Hayır.

Müslümanların İslâm’ı yaşama gibi bir derdi yok!.

Geçim derdi, daha konforlu yaşam derdi var. Onun için bu göçler hicret değil, göç. Ekonomik amaçlı göçenlere göçmen, siyasî amaçlı göçenlere mülteci deniyor; karşı (göçülen) ülke bu kişileri kabul ederse, ya yabancı işçi ya da mülteci statüsü veriyor; bu göç tek taraflı olursa da iltica ismini alıyor.

Hicret, ana-vatanda/memlekette inandığı gibi yaşayamama (geçinememe değil!) sonucunda başka bir memlekete göç etmedir. Geçinememe sonucu yapılan göçler hicret değildir; bizler bu tür göçlere “doğduğun yer değil doyduğun yer.” deriz. Müslümanların İslâm’ı yaşama gibi bir derdi/sorunu olmadığı için her hangi bir yaşama engeli ile karşılaşmıyorlar, dolayısıyla hicret de etmiyorlar ama göç ediyorlar; çünkü doğdukları bu topraklarda “doymuyorlar”!, gözleri aç, kalpleri değil.

Doymak amaç olunca, gerçek amaç unutulur, unutuluyor. Bakın zenginlere!, (çoğu) şımarık, kendini beğenmiş tipler. Müslümanlar da zenginleştikçe eş-dost, hısım-akraba ve diğer Müslümanlarla ilişkilerini koparıyor; kardeş kardeşe küsüyor, konuşmuyor...

Hicret, kardeşlik (muâhât) ilişkilerini güçlendirdi; göçler ise ayırıyor, bölüyor, parçalıyor, uzaklaştırıyor. Hicret, Kur'ân’ın emirlerine sarılmak, İslâm’ı hayat kılmak için yapıldı/yapılır; bugün yaşanan göçler ise "Kur'ân’ı mehcur bırakmak" için yapılıyor; çünkü göçtüğümüz yerde Kur'ân = İslâm daha iyi yaşanmıyor, daha çook para kazanılıyor; para kazanmak için Kur'ân = İslâm terk ediliyor!. (İnşaallah yanılıyorumdur. Biraz sert konuştuğumun farkındayım.)

Yanılıyor muyum?!.

Göç edenlerin kaçta kaçı, ben göç ettiğim yerde dinimi daha iyi yaşamak için göç ediyorum diyor?!.

...

Çoğu İslâmî kavram gibi Hicret de sulandırıldı-bulandırıldı.

İslâm adına bildiklerimizin çoğu çöp!. Çöp kelimesi bazılarınıza ağır gelmiş olabilir. Bir kelime-kavramın içi boşalmış, özü kurumuşsa --bu durum, o kelime-kavram yaşamdan kopunca oluşmaya başlar-- işe yaramaz, çöpe döner; tüm kelime-kavramları kanlı-canlı kılan, onları bir arada ve düzenli tutan ilâhî amaçtır = ilâ-i kelimetullah’tır = imandır; iman yoksa, o kelime-kavramlar çöptür ve bu bakımdan çoğumuzun zihni çöple doludur, çöplüğe dönmüştür; kişinin zihninde = kalbinde = vicdanında Allah varsa!, tüm kelime-kavramlar, eylemler O’nun = Allah'ın Huzurunda namaza/hizaya durur, bir düzene geçer, saf hâlini alır.

Bizler, Kur'ân’ı terk ettiğiniz (mehcur bıraktığımız) için içimiz-dışımız huzursuz; kendi memleketimizde de göç ettiğimiz memleketlerde de huzurumuz yok. Efendimiz yarın bu konuda bizlerden şikayetçi olacak.  “Resul : "Ey Rabb'im!, Kavmim (Halkım, Ümmetim) bu Kur'an'ı mehcur bıraktı/terk etti." diyecek ve bizi yarın Rabbine şikayet edecek!.

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا

(25/Furkan, 30.)

Efendimiz ve Ashabı Kur'ân’ı mehcur bırakmamak için hicret etti, evilerini-barklarını terk etti; bizler ise Kur'ân’ı mehcur bırakıp helâl-haram demeden her şeye (!) sarılıyor, her memlekete göçüyoruz!.

Farkı fark ettiniz mi?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET