İHLÂS

İhlâs, halâs’ın (خلص خلاص) halasa fiilinin İsm-i Tefdıli. Halâs, kurtuluş; ihlâs ise açık yüreklilik, samimiyet, içtenlik; hâlis ise, katışıksız, saf demek. (Hâlis süt = su katılmamış süt. Hâlis (saf) altın gibi.)

İhlâs, şirkten ve riyadan uzak duruştur.

Şirk, Allah'a eş koşma; riya ise gösteriştir.

Şirkin zıttı Tevhîd’dir. Tevhîd, hem ilâh olarak sadece Allah’ı bilme/tanıma, hem de dini (düzen kuran temel ahlâkî ilke ve kuralları) sadece O'na has kılmadır. 

İçinde ihlâs (kelimesi) geçmemesine rağmen “Qul : Huve-ll Allah-u Ehad”, İhlâs Süresi diye anılır/bilinir, Ulûhiyyette ihlâsı temsil eder.

Neden?

Tevhîd’de (Ulûhiyyette) ihlâsı öz ve net bir şekilde ifâde ettiği için.

Tevhîd’i bozan (Tevhîd’e zarar veren) hem riyadır hem de şirktir.

İhlâs, önce insanın içini, sonra da dışını düzenleyip saflaştırarak kişiyi halis, muhlis Mü’min = Müslim = Müslüman yapar.

İçini-dışını şirkin pisliklerinden temizleyene, arındırana Muhlis denir; kişi, bu duruma gelmek için azami gayret göstermesine rağmen, içinde bulunduğu bu hâli kendinden bilmezse (kendine bi pay vererek gayretini ona-buna anlatarak riyaya kapı açmazsa) Muhlas olur, kendini ihlâsa erdirilmiş görür. 

İhlâsı göstermek/söylemek de riyadır. Muhlaslar/Muhlisler ihlâslarını göstermezler, Allah'ın bilmesini yeterli görürler.

İhlâs, yapılan her işin Allah için yapılması, aslâ reklama kaçıılmamasıdır. Reklam, “pazarlama, müşteri kazanma, para kazanma, satış ve ticaret için” yapılır; imanın ise ticareti olmaz!.

Din, ticarete de siyasete de araç/âlet edilemez.

Dindarlık sadece Allah için olur, gösteriş için olmaz. “Gösteriş için namaz kılanlar.” (107/Mâun, 6.) yerilmişlerdir. 

Muhlisler, “fed’ullAllahe muhlisîne lehud dîn, ve lev kerihel kâfirûn.” (40/Mü’min, 14.) "Dini sadece Allah'a has kılarak O'na yalvarın, kâfirler bundan hoşlanma(z)/sa da.!.” emrine uygun ibâdet etmek zorunda. “Rabbimiz Allah tek başına (ihlâsla, saf bir şekilde) anıldığında (O’nun yanında başka bir ilâhtan söz edilmediğinde), âhirete inanmayanların (ise) kalplerinde bir nefret, bir öfke, bir tiksinti oluşur (işmeezzet qulubüllezine lâ yu’minûne bil âhıreh)...” (39/Zuhruf, 45.)

Neden?

Düzenleri sarsılır da ondan ama bugün Allah anılınca şirk düzenleri sarsılmıyor.

Neden?

İhlâs yok!.

Ya dinin ne olduğunu bilmiyoruz ya da dinimizi ciddiye almıyoruz.

Hâlis din (İslâm), şirk kabul etmez. İman ile şirk aynı kalpte bulunmaz; bulunursa, kişi sürekli rahatsız olur, bitürlü rahata/huzura eremez.

Din, sadece Allah'a has kılınmalıdır; ondan herhangi bir fayda temin edilmemelidir.

O siyasete de ticarete de âlet edilmemelidir!.

Dinden oy da para da devşirilmemelidir!.

Dindarlığımızda samimî olmalıyız; onu kullanarak hiç bir hesabın peşinde olmamalıyız!.

"İnsanların çoğu, dev dalgalar onları kuşatınca (zorda kalınca), dini Allah'a has kılar, O'na içten duâ ederler; rahata kavuşunca da şirk koşarlar." (Ankebut, 65.)

İhlâs, bir günde (belli günlerde), zor günlerde değil, her günde gereklidir.

Zor günlerdeki ihlâs, her kişinin; rahat günlerdeki ihlâs, er kişinin kârıdır. Zor günlerdeki ihlâsta riya olmaz; rahat günlerdeki riya ise ihlâsı bozar. Ciddî bir deprem anında ya da kıyamet koptuğunda kimse kimsenin ne yaptığını bilmez/görmez. Kişinin ihlâslı olup-olmadığı, aklı normal çalışıyor, her hangi bir tehdit algılamıyor olduğu ânlarda belli olur. Zor zamanların ihlâsı Firavunda da görünmüştü ama o ihlâs samimî/ciddî bulunmamıştı.

İhlâs, imanda ve dinde (dindarlıkta) ciddîyetin ve samimiyetin ifadesidir.

İman ve din, bize ara ara (ara-sıra, belli gün ve gecelerde, zor günlerde) lâzım olan “bişey” değil, her zaman lâzım olan “bişeydir.”!.

Rabbim cümlemize ihlâs (samimiyet ve ciddiyet) nasip eylesin. Âmin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET