DÜNYA


Yaşadığımız yer, bura/sı. Bazılarımız burayı âdî/süflî görür, bazılarımız da buradan başka yaşanacak bir yerin olmadığına inanarak burayı âdeta bir cennete çevirmek ister.

İki algı/anlayış da yanlıştır, sakattır.

Elbet bu dünya geçicidir ama âdî/süflî değildir; ebedî dünyanın kazanılması için yaratılmıştır. Burayı âdî/süflî gören sûfî bakıştır; dinî bakış, burayı maksatlı yaratılmış (boşuna yaratılmamış) bir âyet (işaret) olarak görür. “Biz, yeri-göğü ve ikisi arasındakileri oyun-eğlence olsun diye yaratmadık.” (21/Enbiyâ, 16.)

Dünyaya düzgün bakanlar (yamuk bakmayanlar), “ayakta iken, otururken, yatarken (her zaman) Allah’ı anarlar (zikrederler). Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve Rabbimiz Sen bunları boşuna yaratmadın!...” derler. Bu âyetleri doğru anladıysak dünyayı küçümseyenler, âdî-süflî görenler (sûfîler, tabiî hepsi değil), dünyaya yamuk bakıyor diyebilir miyiz?!.

Öbür uçtakilerden hiç söz etmeye hiç gerek yok; ölüm onları yalanlıyor; ne yaparlarsa yapsınlar, burayı cennete de çevirmeye çalışsalar ölüm o cenneti mahvediyor.

Öyleyse dünyada üzerimize yüklenen emanet ve hilâfetle dünyayı imar etme (imâret) görevinin hakkını vererek dünyada bize yüklenen mükellefiyeti (sorumluluğu) yerine getirmeye bakmalıyız, kulluk budur. Bu kulluk, dünyayı hafife alarak, önemsemeyerek (ondan uzaklaşıp bikenara (uzlete) çekilerek) yerine getirilemez, bu bir kaçış olur.

Öte dünya düşünülmeden yaşanan dünya hayatı da hem bu dünyayı hem öte dünyayı mahveder, mahvediyor.

Bu dünyayı öbür dünyayı düşünerek hafife alanlar (ciddiye almayanlar), kaçak insanlardır; öbür dünyayı düşünmeden ciddiye alanlar da kaçık (akılsız/düşüncesiz) insanlardır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET