İNSAN NEYİ UNUTUR?

Kendi yaratılışında hiç bir dahli olmadığını. 

Bedenî ve ruhî fonksiyonlarının çoğunda, ne iradesinin ne de gücünün bi işe yaramadığını.

Gözüne görmesini, kulağına işitmesini, diline konuşmasını, aklına düşünmesini, kalbine duygulanmasını kendinin vermediğini.

Rızkını bile kendinin temin etmediğini (toprağı, havayı, suyu ve güneşi hesaba katmadan rızkın oluşmadığını vs..)...

Bunları ikram eden bir Yaratıcı’sının olduğunu unutur. 

...

Unutulan, unutan için “yok!” hükmündedir; hatırlanan “vardır.”!. Hatırlayan (zikreden, ibâdet eden) birileri (Elçiler) olmasaydı, herkes unutsaydı, O hatırlanmaz, “yok sayılır, yok kabul edilirdi”!.

Âdem unuttu, sonraki nesiller unuttu, ... Rabbimiz hatırlattı ama çoğu insan hatırlamakta zorlandı.

20/Tâ-hâ, 115, “Âdem/oğlu (elest bezminde) verdiği sözü unuttu; biz onda yeterli bir kararlılık görmedik.” der.

Unutulan şeyler, unutanın idrak sınırlarından (aklından) çıkar-gider; o şey, o kişi için “yokmuş gibi, yok gibi kabul edilir, hayat artık o yok gibi yaşanır!.); unutulan, unutanın hayatından çıkıp-gitmiştir; tâki tekrar hatırlayana kadar!.”

Arkadaşımızı, ana-babamızı, işimizi/görevimizi unuttuğumuzda nasıl davranırız?!.

Söylemesi zor gelse de kişi, Rabbini unutursa, 'Rabbi yokmuş gibi'! davranır ve her 'haltı' yapar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET