HADİS

İslâm’ın iki temel kaynağından biri, öteki ise Kur'ân. 

Son zamanlarda Müslümanların Hadise bakışında bazı “sakatlıkların” olduğunu biliyoruz; bunun en önemli sebebi, Hadisleri bir “bir bütünlük” içinde okuyamayış. Malûm, Hadisler Efendimizin mübarek sözleri. Biz bu sözleri tek tek ele alıyor, onları “sistemik bir bütünlük” içinde okuyamıyoruz; aynı “hastalık” Kitâb’mız Kur'ân için de geçerli.

Hadisler, Kur'ân’ın Nebevî tefsiridir. 

Efendimiz, bugün bizim Hadis dediğimiz sözlerini (o gün böyle bir tâbir yoktu) o ânda yaşanan fiilî durumlar için, o ânki kişilerin (psikolojik, toplumsal, ekonomik vb.) hâllerine göre, o ânda yaşanan sorunları çözmek için, o ân O'na sorulan soruları cevaplandırmak için, vs. söylemiştir ve o sözlerin hayatın tümü içinde bir amacı ve bir bütünlüğü vardı; O, sözlerini söylediği kişinin ve toplumun hayatında bir etkisi olsun da hayat/lar doğru bir istikâmete yönelsin ve mükemmelleşsin diye söylemiştir; bizler bugün o sözleri, o gün yaşanan hayatın bütünlüğü içinden ve söyleniş amacından kopararak, bağımsız (tek tek) ele alıyor, hayatla ve söyleniş gayesi ile bağlantısını kopararak okuyor ve değerlendiriyoruz. Böyle tek tek ele alıp okuyunca ve değerlendirmeye alınca da çoğu hadisin anlam ve bağlam zemini kayboluyor; aynı okumayı Kur'ân âyetleri için de yapıyoruz. 

Hadislerin anlam kritiğini Kur'ân yapar, çünkü Efendimizin söz ve davranışları (=ahlâk’ı) Kur'ân’dır. Kur'ân’nın “hayat felsefesini, dünya görüşünü, indiriliş amacını/gayesini” kendi bütünlüğü içinde anlamadan, hadisleri anlamamız mümkün değildir. Elbette tek tek hadisleri okuduğumuzda onların ne demek istediğini kısmen anlarız ama onların Rabbimizin ve Efendimizin inşâ etmek istediği hayat ile irtibatını çok kolay kuramayız ve onları havada bırakırız. Hadislerdeki esas anlam, onları yaşanan hayatın bağlam zeminine oturtmakla ve amacına uygun okumakla ortaya çıkar; her hadisi söylendiği özel şartlar ve durumları dikkate alıp, onları hedeflenen amaç/gaye ile bağı/bağlantısını kurarak okur ve anlarsak, hadisler bize çook şeyler söyler, çook önemli dersler verir.

Böyle geniş bir vizyonu (perspektifi) yakalamak bize zor geldiği için hadislere “yan gözle” bakıyoruz; dar vizyonda olanlarımız da “miyop” bakıyor, bütünü göremeden ‘özel şartlarda söylenmiş’ hadislerden genel hükümler çıkarmaya kalkıyoruz.

Nebî’nin sözlerini (Hadisleri) dikkate almayan biri size, Ben sadece Kur'ân’ı dikkate alıyorum dese, inanmayın!; bilin ki, Kur'ân, Allah'ın Kelâm’ı ve “Nebî’in Sözü’dür.”!; (Dikkat!) Nebî, Allah'ın Elçisi olduğu için O Sözler (Kur'ân = Allah’ın Kelâm’ı) ilk defa Nebî’nin mübarek ağzından söylenmiştir; O’nun (Elçinin) sözlerinde tutarsızlık ve (gerçek) Hadisler ile Kur'ân arasında uyumsuzluk olmaz.

(Çeşitli politik sebepler yüzünden hadis uydurmaları yapılmıştır, bu, bu yazının konusu değildir.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET