İMAM


İmam, insanları bir araya toplayıp onlara liderlik/önderlik, rol modellik eden kişidir.

İmamlar hiyerarşik olarak aşağıdan yukarıya doğru baş imama kadar kademelidir. Baş imam ise ümmetin lideridir. Bu hiyerarşik kademede görüş ayrılığı olursa toplumsal yapı (birlik bütünlük) zarar görür.

Mahalle/köy (cami) imamı mahalle/köydekileri, kasabadaki kasabadakileri, şehirdeki şehirdekileri toplar-organize eder, ülke imamına “teslim” eder; ülke imamı da dünya imamına...

Bu bağlılığa biat denir. Biat sağlanamazsa düzen de sağlanamaz.

Din, ülkede düzen sağlayan mekanizmadır; imam/lar da bu düzeni hiyerarşik olarak işleten-yöneten adamdır.

Düzenlilik kurallarla, yasalarla ve güçle sağlanır. İmamlarda hem maddî güç (organize olan devletin gücü) hem de manevî güç bulunur; manevî güç, uygulanan kuralların referansının ilâhî olmasından kaynaklıdır. Seküler devlette bu manevî güç, ya yoktur ya da zayıftır ama düzen anlamında seküler devletin de bir dini ve imamları vardır.

Her imam kendi sorumluluk bölgesinin lideridir ve kendini hiyerarşik olarak bir üst imama ve devlet imamına (ulul emre) bağlı hisseder.

Şiî devlet doktrininde imamiyet, neredeyse akidenin bir parçası hâline gelmiştir. Sünnîlik ise imamlık müessesesini belki de şia’ya tepki olsun diye “hafife almış”, “namaz kaldırma memurluğuna” indirgemiştir.

Dinî hassasiyetleri yüksek olan bir toplum, din-devlet ayrımını öngören bir yapıyı da, adaletsiz/düzensiz işleyen bir yapıyı da kaldıramaz. Bu yapıda imamlar, toplumu düzene soktuğu, birlik-beraberlik içinde tuttuğu gibi kendileri de başlarına buyruk davranamazlar; ben yeni bir yasa koyuyorum (içtihat yapıyorum) diyemez!. Yapılan içtihatlar önce şurâya (meclise) sunulur, orada icmâ (konsensüs ya da çoğunluk) sağlanırsa sisteme entegre edilir; sağlanamazsa o içtihat şâz (kural dışı, uygulamaya değer görülmeyen bir görüş) olarak kalır.

“Sizden hayra/iyiliğe çağıran, kötülükten/münkerden uzaklaştıran bir topluluk (ümmet) oluşsun!; kurtuluşunuz böyle olur/olacaktır.” âyeti (3/Al-i İmran, 104.) âyeti bir önceki ve bir sonraki âyet ile nasıl da bütünlük arz eder!. Birlik-bütünlüğün, yardımlaşma-dayanışmanın Allah'ın ipine (dinine) sarılmaktan geçtiğini söylemez mi; sadece Allah'ın dini (düzeni) size huzur verebilir, yoksa aranızdaki görüş farklılıkları yüzünden kavga eder durursunuz da sürekli imamlarınızı değiştirirsiniz (ben şu mezhebin imamına tabiiyim, o imamı kabul etmiyorum der) ve fırkalara (mezheplere) bölünürsünüz; demez mi?

İmam’ı sözlükler neredeyse 10 farklı anlamda kullanmışlardır, bu 10 farklı anlam da birbirlerini bütünler, ben bu kısa yazıda bu 10 farklı anlamı bir bütünlük içinde ve bir arada kullanmaya gayret ettim; bilmem başarabildim mi?

Takdir sizin.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET