KESİN İNANÇ


Eric Hoffer’in 'Kesin İnançlılar' adlı bir kitabı var ama o kitap kitle psikolojisi ve siyaset ağırlıklı; ben, becerebilirsem malûm iki olay ve çocuk üzerinden (Musa-Hızır’daki çocuk ve İbrâhim ile Oğlu) bireysel inanç ve bu inancı kesin kılan şey üzerinde duracağım.

Musa-Hızır’daki çocuk konuşmuyor, onun kim olduğunu onun adına konuşan Hızır'dan öğreniyoruz. O, ileride âsi biri olacaktı; o yüzden (şimdiden)! ölümü hak etti. O çocuğun ölüm karşısındaki tavrını (ve yaşını da) “bilmiyoruz/bilinmiyor” ama İbrâhim’in Oğlu’nun ölümü (kurban olmayı) “güzel”! karşıladığını ve yaşını az-çok biliyoruz.

(Militan-Gerilla Che’nin propaganda için söylediği sözü hatırladım. Ölüm nereden gelirse gelsin, savaş sloganlarımız (davamız) yayılacaksa, ... duyulacaksa ölüm hoş geldi sefâ geldi. İnançsız olduğu söylense de Che de ölüm(ün)den/kendinden değerli bir davaya inanıyordu; kahramanlarda bu hep vardır.)

İbrâhim’in Oğlu’nun ölümü karşılaması bi başka!. O, babasına (İbrâhim’e) kendi ölümü söz konusu iken hiç tereddüt etmeden, korkmadan ve titremeden, “Babacığım! Sana ne emrediliyorsa onu yap!. "Ya Ebet-ifa’l mâ tü’mer!.” (kurban et! beni) demişti.

Ne zaman, ne üzerine? Aklı baliğ olunca = "felemmâ beleğa", çocukluktan çıkınca; buradaki beleğa’yı 'meahussæye' ile ele alınca koşup-gezecek yaşa gelince diye çeviriyorlar ki bu üç-beş yaş demek olur, sæy, çaba-gayret demektir; hacc'daki sæy gibi; üç-beş yaş yanlış olmasa da hatalıdır/eksiktir; buradaki beleğa akıl baliğ olmanın beleğa’sıdır ki bence yetişkinliğe/aklı ermeye tekabül eder.

Ne üzerine söyledi Oğul bunu? Babasının gördüğü bir “rüya”! üzerine. Bir rüya. Rüya ile adam kurban edilir mi? Hele de bir Peygamber, gördüğü rüya üzerine oğlunu öldürür/kurban eder mi? Yetişkin/aklı başında bir genç, Peygamber olan babasına : “Baba! gördüğün bir rüyaya kanıp da beni öldürmeye mi kalkacaksın.”  mı der yoksa “Baba, Sana ne emrediliyorsa onu yap mı?!”.

Rüyaların fıkha göre hiç mi hiç bir bağlayıcılığı yoktur. Geleneksel anlayışa göre kurumsal fıkıh, hukuktur; bu da İslâm Hukukuna karşılık gelir; bireysel fıkıh ise derin düşüncedir, tefeqquhdur.

İbrâhim ve Oğlu, hangi fıkha uydu?!.

Hayat tatlı ama “İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın. = setecidunî inşaallah mines Sâbirîn.”

Nisâ 69, “Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse, Allah onu, kendilerine nimet verdiği (enamAllahu aleyhim) Nebîler, Sıddîqlar, Şehîdler ve Sâlihlerle beraber/arkadaş kılar; ne güzel = ne iyi arkadaştır Onlar!. = ve hasüne ülâike rafîqâ!.” der.

İbrâhim’in Oğlu, (bilerek) ölmeyi değil bu insanlarla ebedî arkadaş olmayı seçti; üstelik burada/dünyada Ona (Oğul’a) bir de “bonus” olarak Peygamberlik verildi; İbrâhim zaten Nebî idi.

“Böyle bir arkadaş ortamında”! hayat nasıl geçer?!.

Kesin inanç = Îqan/Îkan, kişiye böyle bir atmosfer/iklim ve güven sağlıyor olmalı!. İnanç, şüphe barındırırsa Îqan'a/Îkan'a dönüşmez, kişi Mûqınûn’dan olmaz; Mûqınûn’dan olamayan İbrâhim ve Oğlu gibi davranamaz. Daha önce (Enam, 75) İbrâhim, Mûqınûn’dan olmuş, göklerin ve yerin melekûtu hakkında kesin bilgiye de vakıf olmuştu; olmasaydı, “bir rüya” ile oğlunu kesmeye/kurban etmeye kalkışmazdı.

Oğlunu (Oğullarını) (da “bizi de”!) iyi yetiştirdi İbrâhim Babımız; bu yüzden her tahıyyatta Ona da selâm veriyoruz. 

İbrâhim’e ve Âline Selâm olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET