KISA KONTAK


Aracın aküsü bitmiş, marş basmıyorsa başka bir arabanın aküsünden yapılan desteğe takviye; arabanın anahtarı  kaybedilmişse ilgili kabloları bulup birbirine temas ettirmeye kısa kontak deniyor.

Bazı zihinlerin ya aküsü bitmiş ya da anahtarı kaybolmuş!. Bu zihinler Hz. İbrâhim’e gönderilen koçun o anda gökten indiğini düşünüyor!. Böyle düşünme belki de zihnin kısa kontak yapması. Kitab’ın 37/Saffâf, 83-111. ayetlerine şöyle bir göz attığımızda İbrahim’in yaklaşık 20-25 yılının nasıl geçtiğini anlayabiliriz. Yıldızlara tapan kavmi (Harran Sâmileri, Babilliler) ile mücadelesini, putları kırılmasını, ateşe atılmasını, evlenmesini ve uzun yıllar çocuğunun olmamasını, olunca ve oğlu koşacak yaşa gelince ---aşırı sevgi göstermiş olmalı ki---Rabbinin onu Kendi Sevgisi ile oğul sevgisi arasında bir tercih yapmaya “zorlamış olmasını!”, rüyasında oğlunu Rabbi için “kurban etmesini” (zibh ve mezbeha aynı kök boğazlama/kesme) söylemesini; sonra bu meseleyi oğluna açmış olmasını, ikisinin de “teslim oluşunu”, sonra (belli bir hazırlık süresi sonunda) Moriya dağına yalnız çıkarmalarını, bu sürede yaşanan ruh durumlarını (teslimiyetin gücünü, İbrâhim ve İsmâil’in psikolojisini, kararlılığını ve Allah'ın onların duygularını en ince ayrıntısına kadar bildiğini) hesaba katmazsak “koçu” anlayamayız.

Koç, bir “mucize gibi” gökten o anda inmiş değil, İbrâhim’in (a.s.) o anda aldığı ilahî vahy (yardım) ile “imtihanın/denemenin” sona erdiğini, sınavı kazandığını öğreniyor; ve güttükleri hayvanlardan birini (bir koçu) kesmeleri emrediliyor, böyle yapmakla onların gösterdiği bu teslimiyetin/sadakatin bir sünnet olarak insanlığa aktarılması amaçlanıyor.

“Metin” ayrıntıyı “atlayarak” doğrudan edebî ve mucizevî anlatımı tercih etmesini dikkate al(a)mayan incelmemiş zihinler, sanki gökten bir koç o anda inmiş gibi düşünerek kısa kontak yapıyor; hâlbuki önümüzde yaşanan ve bize örneklik eden kocaman ve muazzam bir hayat var.

İbrâhim’den ne çok şey öğrendik!. Tevhid'i, Teslîm’i, Kalb-i Selîm’i (37/84), Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz? (37/87) demesini, kavminin ilâhlarına sorduğu o müthiş soruları (37/91-92), Siz kendi “yonttuğunuz” şeylere mi tapıyorsunuz? demesini, Kâbe’nin (yeniden) inşâsını, Filistin-Bekke (Mekke) arasını yol edinmesini, üç büyük dine atalık etmesini, ...

Her tahiyyâtta O'na ve Efendimiz Muhammed’e “boşuna”! mı selâm veriyoruz?. Rabbimiz bize : “İbrâhîm ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel örneklikler var.” (60/Mümtehine, 4.) buyurur. 

“İbrâhim’e selâm olsun!. Selâmun alâ İbrâhim!.” (37/109.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET