HAKİKAT ve GERÇEK

Hakikat, Hakk’tır; O’ndan gelenler de...
Hakk’ın bilinmesi, bilene göre farklılık gösterir, buna “yorum” denir. Bilen, “temizlik düzeyine göre”, bilgisini Hakikate = Hakk’a yakınlaştırır; en temiz olanlar, Hakikate = Hakk’a en yakın olanlardır. Bizler, Hakikate = Hakk’a yakınlığımıza göre, bildiğimizi = bilgimizi “gerçek” kabul ederiz.
Hakikat = Hakk, muğlak ve müphem olursa = Hakikat = Hakk da hep “değişirse”, ya da “çoklu hakikat” kabul edilirse, tüm arayışlar “avara kasnağa” döner, “hedefsiz” olur; “çoklu Tanrı = çok Tanrıcılık” normalleşir.
Din, hakikattir = haktır; dini anlamak, hakikati anlama çabasıdır; bu çabada samimiyet esas olmalıdır. Anlamayı kirleten şeyler, dini = hakikati, dinden = hakikatten daha düşük şeylere (dünyalık mal, statü vb.) âlet etmektir. Bunlar (bu adamlar), “çoklu hakikat” ya da post-modern bilim adı altında Hakikati de (= Hakk’ı da) sulandırıyor, bulandırıyorlar; sağlam bir kulp = “urvet’ül vüsqâ” (2/256.) bırakmıyorlar.
İyi ki İslâm var; İslâm, bu hayatın sigortasıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET