HUDEYBİYE

628’de Mekke müşrikleri ile imzalanan ve Müslümanların çoğu için “onur kırıcı”! bulunan bu anlaşma, çook büyük bir diplomatik zaferdir.
1) Mekke ile saldırmazlık anlaşması yapılınca Hayber’in fethi gerçekleşmiştir.
2) Bu barış ortamı civar kabile ve devletlerle ilişkileri hızlandırmış, Efendimiz onlara elçiler ve mektuplar göndermiştir.
3) Mekke, Müslümanlarla anlaşma yaptı diye civar kabileler de yapmış, biçoğu Müslümanlığı seçmiştir.
4) Anlaşmanın imzalandığında Müslüman sayısı 1400 iken, iki sene sonra Mekke fethedilirken bu sayı 14.000’e yükselmiştir. (Ceatani, İslâm Tarihi, c. 2. s. 540.)
5) Ebû Cendel gibi Mekke’li Müslümanlar Mekke’den kaçarak ticaret yolu güzergahında toplanmış, ticaret kervanlarını tehdit eder hâle gelmiş, Mekke’nin ekonomisine zarar vermişler ve bunun üzerine Mekke’li yöneticiler ilgili maddeyi feshetmişlerdir. 
Hudeybiye bir kırılmadır. Bu anlaşmadan sonra İslâm’a girenlerin sayısında büyük artışlar yaşanmıştır, çok geçmeden (iki yıl sonra) Mekke silah kullanılmadan fethedilmiştir.
Efendimiz, sahabenin re’yine = görüşüne başvursa idi, demokratik bir tavır takınsa idi, sahabeyi = arkadaşlarını azıcık = kısa vadeli sabra teşvik etmese idi, bu anlaşma imzalanmayacak; Müslümanlar hem umre yapamadan hem de "bişeyler"! elde edemeden Medine’ye döneceklerdi...
Burada çook kritik bir sosyal psikoloji var!. Bu anlaşmanın imzalanmaması hâlinde de rahatsızlık baş gösterecekti. Hatırlayalım, bu umre yolculuğa Efendimizin gördüğü bir rü’ya üzerine (silahsız) çıkılmıştı. Efendimizin rü’yaları vahiy niteliğindedir, kat’îdir, kesindir. Umre gerçekleşmeyince, ümmet ‘şüphe’! duymaya başlamış; (onlara göre) böyle ağır şartları olan bir anlaşma yapılınca da rahatsızlıklar = memnuniyetsizlikler yaşanmıştı; “iyi bir diplomat ve devlet adamı” olarak bilinen Hz. Ömer bile, bu anlaşmaya sıcak bakmamış, Efendimize “sesini yükseltmişti”!.
Bizler, Feth Sûresinin Mekke’nin Fethi üzerine nazil olduğunu biliriz; oysa bu Sûrenin tamamı bu anlaşma yapılınca, Mekke’nin Fethinden iki yıl önce nâzil olmuştur. “innâ fetahnâ leke fethan mubîna...” 4. âyet, Müslümanların kalplerine indirilen sekînet = sukûnetten ve iman takviyesinden/artışından = “liyezdâdû îmânen mea îmânihim” söz eder.
Rabbi, Elçisine böyle bir anlaşma imzalattırıyor; bu anlaşmadan Müslümanlar = ashab rahatsız oluyor, onların Rabbi o Müslümanların kalbine sekînet = sukûnet indiriyor ve bununla imanlarını artırıyor; aynı zamanda bu anlaşma ile dış dünyadaki hesaplarını = yapmak istediklerini gerçekleştiriyor; 'birazcık sabır edin, göreceksiniz, feth yakındır', diyor. 10 ilâ 12. âyetlere dikkat!. 18. âyet, doğrudan Hudeybiye, Hudeybiye’deki altında imzaların atıldığı o ağaca ve Efendimizi destekleyen Mü’minlere işaret eder.
27. âyet, Rasûlün rü’yasının “gerçek” olduğunu söyler.
Hudeybiye, İslâm’ın yayılışının anahtarıdır; “savaşın”, savaş alanında değil “masa başında” kazanılacağının işareti niteliğindedir; İslâm, savaşlarla yayılmıştır diyenlere de önemli bir derstir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET