METÂ'

Metâ’ : Alım-satımı yapılan (ticarete konu olan) ve kısa süreli ya da geçici fayda sağlayan mal, eşya, emtia. Eğlence, eğlenme.
Dünyaya = dünya hayatına da metâ’ denir. Bu kelime Kitâb’ta 70 kez geçer. Fiil hâli : mettea’, temettea’, istemtea’ yaşatmak, geçindirmek, fayda sağlamak, vermek, yararlandırmak; isim hâli : geçim, eğlence, zevk ve eşya = emtia.
Hadîd, 20 son cümle, “... vemel hayat-üd dünya illâ metâ’ul gurûr.” diye biter. Âyetin başı da dünya hayatını anlatır ve bu hayatı beş şeye benzetir : “Oyun (laib). Eğlence (lehv). Süs (zîynet). Övünme (tefâhur). Malda ve Evlatta Yarış (Tekâsür : çokluk yarışı). Bunu da yağmur yağınca bitkilerin = ekinlerin yeşermesine ve çiftçilerin sevinmesine, sonra o bitkilerin kuruyup çer-çöp olmasına benzetir. Âhiret için ektiğiniz bitkide = ekinde ise böyle bişey olmaz = olmayacak; orada şiddetli azap da Rabbimizden mağfiret de Rıdvân = Rızâ da vardır.” der.
Geçimin = geçimliğin azı da çoğu da tehlikelidir, kararında geçimlik iyidir. Fazlanın ve lüksün sınırı yok; hep daha fazlası, daha çoğu ve daha “iyisi”! olsun diye çalışmak, ÇALIŞMAK İÇİN ve SATIN ALMAK İÇİN YAŞAMAKTIR. Böyle yaşamak, bizi de SATIN ALIR. TÜKETTİKÇE TÜKENİRİZ!.
Metâ’ = geçim, bize, buradaki varlık sebebimizi (= kulluğumuzu) unutturmamalıdır.
15-20 saat çalıştığı hâlde geçinememek de sırf geçinmek için çalışmak da “tehlikelidir.”!. Çalışmadan kazananları ve zevk-sefâ peşinde/n koşanları saymıyorum.
Unutmayalım, yaşamak kendi başına = bizâtihî bir amaç değildir, önemli olan doğru yaşamaktır; doğru yaşanamıyorsa, aç kalmayı, dik durmayı ve ölmeyi göze almaktır = şehitlik.
Ciddî ve hayatî arayışların adamı Bülent Akyürek, mealen ‘çimen yemeye razı olunmadan bu esaretten kurtulunamaz’ diye bir söz söylemişti, haklıydı; TÜKETTİKÇE TÜKENİYORUZ, NE KADAR ÇOK TÜKETİRSEK O KADAR ÇOK TÜKENİYORUZ!. Ben, çimen pis olabilir diye çimeni ağaç yaprakları ile değiştirmek istiyorum.
Sistem bizi esir alıyor ve tüketiyor. 
Bu esaretten kurtulmak isteyenler, sanırsam, kaya kovuğu (= ev) ve ağaç kabuğu (yaprağı) ile yaşamayı göze alabilenler olacak!. Sistem o kadar kanıksandı (benimsendi) ki esaretin bedeli = faturası, bence her gün git-gide ağırlaşacak, ağırlaşıyor... 
Ben bunu çalışırken hissettim; çok kazanıyor, çok harcıyordum; emekli olmaya karar verdim, emekli olunca gelirim 1/3 = üçte bir oranında düştü; ilk altı ay nasıl geçti, gelin bi de bana sorun!. Dürüstseniz, çok kazanmak için çok çalışmanız gerekiyor; çok çalışma, aynı zamanda biçok şeyi unutma demek; unutunca da unutuluyorsunuz.
Kafanızda sadece çalışma = geçim = para kazanma varsa, herkesi, kendinizi bile unutursunuz, ne yaptığınızı = niçin yaptığınızı, niçin/niye yaşadığınızı bilemez hâle gelir, robota = fiyatı belli olan bir makinaya döner, siz de alınır-satılırsınız; buna sol jargon “yabancılaşma ya da şeyleşme” der. Dinde de bunun adı gafletten başlar, küfre ve inkâra kadar varır... bakmayın siz bazı dindarların bazı dinî sembollere sarıldığına, onlar sistemin tam göbeğindeler, onların yaptığı ibâdetleri robotlara yükle robotlar da yapar!.
“... nesullahe fe ensâhüm enfüsehüm...” (59/19.)
Müslüman, kimin adına hareket ettiğini bilen adamdır, Bismillahirrahmanirrahim diyen adamdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET