GERİLİM

Gerilim : Germe ya da gerilmeden isim. Germe ve gerilme, bir şeyi uçlarından farklı yönlere çekerek esnetme, genişletmedir.

Fizikteki gerilmeyi ben, dine, din diline, dindeki anlayışlara (= yorumlara) taşımak istiyorum; bir de toplumsal gerilme var ama bu, bu yazının konusu değil, bilelim ki onun da temelinde dinî ya da ideolojik gerilmeler var.

Her dil olduğu gibi din dili de gerilmeye müsaittir; dindeki farklı yorumlar (hermenötik ve mezhepler) buradan türer; “evrensel dinlerde” bu son derece normaldir. Çünkü “inen dini” “günün dinine” transfer etmek ancak bu şekilde mümkün olur. Ama, bu esnetmeyi yaparken “malzemeyi yırtmamak”! da gerekir.

Dinî alanda yaşadığımız gerilimlere böyle bakarsak ve dinî yorumları “Değişmeyen Metin’e = Mushaf’a” göre ayarlarsak, sorun kalmaz. Bunun için “Değişmeyen Metin’in = Mushaf’ın” “ana ilkelerini = temel direklerini” iyi bilmek gerekir.

Nedir onlar?!.

Tevhîd = Ulûhiyet, Nübüvvet ve Meâd. Yâni Otoritenin Birliği, O Otoritenin bizimle ilişki biçimi ve yine O Otoritenin Adâleti.

Ulûhiyet, İlâh’ı = Allah’ı Bir bilmek ve O’na itaat etmek, O’nun Sözünü (= Kelâm’ını) dinlemektir.

Nübüvvet, O’nun bizimle ilişkisi, konuşma şekli, bize Kitâb ve Model/Kâmil İnsan = Üsve-i Hasene göndermesidir.

Meâd, gönderdiği Kitâb’a ve Model/Kâmil İnsana = Üsve-i Haseneye göre yaşayıp-yaşamayana hesap sorması; yaşayanın cennete, yaşamayanın cehenneme gönderilmesidir.

Bunu bilen insanların da dinî yorumları keyfî yapmaması; yaptığı yorumları “gerilime = çatışmaya = kamplaşmaya”! meydan vermeden yapması = dinin içinde kalması ve yapılan yorumların yaşanan hayatla irtibatının doğru kurulmasıdır.

Dil buna müsaittir. Dil (= yorum), gerilim yaratmaya başlayınca, susulur= susulmalıdır; susma da dilin içindedir = susunca da konuşulur. Yorumunun kesin doğru olduğunu bilen ama yine de susan, konuşunca ortalığın gerileceğini = karışacağını anlarsa, konuşmak için ya uygun zamanı beklemelidir ya da konuşmasını = yorumunu (= fikrini) ehil olan insanlarla paylaşmalıdır. Dün, din adına = dinî yorum adına yapılan şatahatlar (= cübbemin altında sadece O vardır; Ene-l Hakk gibi tabirler), gerilim üretmiştir, hâlâ da üretmeye devam ediyor; bu gibi sözleri, hem ehli olmayan anlayamaz hem de bu tip sözler Müslümanlar arasında gerilime = çatışmaya yol açar; ayrıca bu sözler dinin sadece bireysel yönü ile ilgilidir; din bireysel olduğu kadar toplumsaldır da. Toplumda ayrılığa (= gerilime, çatışmaya) yol açan din, düzeni sağlayamaz; din, düzendir.

Toplumu ileri götürmeye aday bireyler, toplumla ilişkilerini çook hassas kurmak zorundadır. Bu ilişki, kişinin kendini toplumdan yalıtmasıyla da olmaz, topluma cephe almasıyla da.

Dinî sorumluluk (aslında sorumluluğun dinîsi, gayrı dinîsi olmaz), toplumsal (= sosyal) sorumluluğu yok saymaz, sayamaz; aksine artırır. Allah Rızası, toplumsal (= sosyal) sorumluluğun zirve yapmasıdır.

Din, kayıp için değil kazanç içindir. Bir tek kişiyi bile bu dine kazandırmak, dünyayı kazanmaktan evlâdır; bir tek kişiyi bile bu dinden soğutmak, başa gelebilecek en kötü, en belâlı şeydir.

Yaşantı (= tavır, davranış) kadar, dil (= söz) de, buna olumlu ya da olumsuz katkı yapar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET