ETKİ-TEPKİ

Söz (konuşma, yazma), etki içindir. Etki, tepki ile belli olur. Tepki de üç şekilde verilir :
1) Kabul = Onay = İkrar.
2) Tereddüt = Şüphe.
3) Ret = İnkâr.
İkinin de 1’e ve 3’e yakın üç biçimi/türü olur, bunları, 2/a, 2/b, 2/c şeklinde yazalım :
2/a) İçim yattı, vicdanım kabul etti ama kabul etmeye korkuyorum.
2/b) Söylenenler önemli ve ciddî, ama benim gerçekten düşünmeye ihtiyacım var; kararımı sonra vereceğim.
2/c) Aslında kabul etmedim, reddettim de şimdi tepki vermiyorum, susuyorum; uygun zamanı bekliyorum. (“Yargı kesin : Acı duymak ruhun fiyakasıdır; kin, susturur insanı, adına çıdam denir; susulunca tutulan çetele simsiyahtır, o siyah öc almakcasına gür ve bereketlidir.” İ. Özel. Erbaîn, 2017, s.174.)
2/b’ye = düşünme süresine, bişey diyemem ama 2/a ve 2/c hakkında bir kaç cümle kuracağım.
2/a’da bir sözün hakikat olduğunu vicdan kabul etmişse ama kişi onu açıkça ikrar = kabul edemiyorsa, ya bedenine ya da malına bir zarar geleceğinden korkuyor demektir. Bu durumda, ikrar (kabul) etmekten kaçındığı hakikat, bedeninden ve malından değersizdir; değerli olsaydı korkmazdı. 
2/c’deki durumun da iki versiyonu var :
1) Söz doğru ama reddettim, çünkü bireysel, toplumsal (statü) ve ekonomik menfaatlerime = çıkarlarıma yakın ve uzak vadede zarar verir/verebilir. 
2) Söz doğru, reddettim, çünkü şimdi o söze doğru tepki verirsem = onaylarsam, arkamda beni destekleyecek bir güç yok, toplumsal linçe/lince mâruz kalabilirim.
2/c-1, en tehlikelisi, 2/c-2’den çook daha tehlikeli. 2/c-1, bireysel çıkarları için toplumsal = genel çıkarları fedâ eden = katleden insanların tavrıdır. 2/c-2, zâlim bir yönetim altında yalanlarla = masallarla uyutulmaya ve ezilmeye razı olanların = mazlum korkakların tavrıdır.
Söz (mesaj) ekseninde ana kategorideki (sınıflamadaki) ilk başlık (= Kabul = İkrar = 1) imana; üçüncü başlık, inkâra karşılık gelir; iman edenlerin çok büyük bir kısmı 2/a’daki grubu oluşturur. 2/b, tam ara duruma denk gelir. 2/c ise inkâra =  ana kategorideki 3’e yakındır; 2/c-1 ve 2/c-2 hakkındaki hüküm, bir üst paragrafta verildi.
İmanın da inkârın da net olması gerekir. İslâm, “gel uzlaşalım, anlaşalım” demez, çünkü Onun Mesajı bir tez değil 'Gerçek Hakikat'tir. Tezlerde anti-tez olur, onlar anti-tezleri ile senteze girerler (= diyalektik); bu sentez, çatışma ile de uzlaşma ile de sonuçlanır, yenen kazanır. İslâm, ilkelerinden taviz vermez, şirkle = küfürle senteze girmez; küfür saldırmadığı sürece de saldırmaz = zor kullanmaz; insanlar, hiçbir baskı altında kalmadan serbest = özgür = hür iradeleri ile karar versin ister; çatışmaya girse de aslâ yenilmez; dışardan bize “yenilgi gibi görünen şey” aslında zaferdir; Onun “yenilenleri! şehittir.” Dışardan herhangi bir baskı = zorlama yokken, menfaat (mal, statü) kaybedeceğim diye sessiz = tepkisiz kalanlara da inkâr edenlere de “iyi gözle” bakmaz. 
“Dinde zorlama yoktur. Artık doğru ile yanlış kesin olarak ayrılmıştır. Kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, kuşkusuz ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.”
لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
(2/Bakara, 256.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET