KÖHNEMİŞ DİL

Dil, bilginin (mesajın) ve kültürün taşıyıcısıdır; din dili de dinin taşıyıcısı.
Günlük dil de bilimsel dil de farklı değildir.
Dil de kültür de uzuun bir sürecin sonucunda oluşurlar, gelişirler ve değişirler.
Kullandığımız dil, kültürü; kültür de, dili etkiler, hatta belirler.
Din dilini, içinde yaşadığımız kültür etkilemiş ve bozmuştur. Bu bozulmayı düzeltecek olan, Kur'ân Dilidir, Kur'ân’ın Dilidir, Kur'ân’ın kavramları ve malzemeleri ile Efendimizin İslâm binasını kurduğu ve O binanın içinde yaşadığı hayatıdır.
Bizim bugün İslâm’ı anlatmak için kullandığımız dil “köhnemiştir!”; bu dili bugünün insanları, özellikle de gençleri anlamamaktadır; bu dil onlara “yeterli = doyurucu!” gelmemektedir.
Âcilen, bugünün insanlarının, özellikle gençlerinin anlayacağı “bir dil kurmamız”! gerekmektedir; kuracağımız bu dilin tüm malzemeleri Kur'ân’da = Kitâb’ta mevcuttur.
Bu dili, kurucuları, hayatları ile de temellendirmeli, (= sağlam kurmalı, yaşayarak test etmeli); teorik = kağıt üzerinde (sadece sözle = konuşma ile ve yazma ile) kurulan, hâle = eyleme dönüşmeyen dilin etkisi olmaz ve benimsenmez; benimsemeyen dil de tutmaz; aynen, Türk Dil Kurumu’nun, yabancı bir kelimenin yerine öz-Türkçe  bir kelime önerisinin tutmaması gibi.
Ludwig Wittgenstein’ın “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.” Sözü, etkilendiğim bir sözdür; bu sözü en iyi Müslümanların anlayacağını düşünürüm, çünkü Müslümanın dünyası, burası (dünya) ile sınırlı değildir.
Kuracağımız dil, iki dünyayı da içine alan bir dildir; bu dil, “en iyi” Kur'ân’da hissedilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET