FİİLLER

Fiil : İş ve oluş bildiren eylem. Amel. Hareket.

Fiillerin kipleri ve çeşitleri olur. Kip, fiilin zamandaki hâlini/durumunu; çeşit, yapıdaki durumunu gösterir. Geldi, geliyor; buluştu, buluşacaklar, gibi. Buluşma fiili, müşâreket, ortaklık bildiren bir fiildir, en az iki kişi buluşur; etkenlik-edilgenlik de fiillerin çeşididir, türüdür; her eylem, zamanda ve zamanla yapılır.

Bir sürü (neredeyse sonsuz) fiil vardır. Fiiller tek başına iş yapmaz, fâile = iş yapan = özneye ihtiyaç duyarlar. Fiiller, yapana nispet edildiğinde de bir çok çeşide ayrılırlar : Gözün fiilleri (görmek = bakmak). Kulağın fiilleri (işitmek = duymak). Elin, ayağın, aklın, kalbin fiilleri... (tutmak, yürümek, bilmek, düşünmek, inanmak, güvenmek...)

Fiillerin arkasında bir “karar” bulunur; bu karar, ya bilgiye ya inanca dayanır ya da bilgi ve inanca dayanmadan “otomatik” yapılır; hayvanların ve robotların yaptığı fiiller otomatiktir.

Bazı fiiller de geçişlidir, karşı tarafa geçerler; bazıları da dönüşlüdür, yapana geri dönerler; aslında her fiil er-geç yapana döner. Bakmak fiili, bakana döner, dönmezse bakma (eylemi) gerçekleşmez; kılmak fiili de öyle... Ben burada kılma eylemine = fiiline yoğunlaşacağım. Kılmayı biz sadece namazla kullanırız, kılmanın kendisi tüm eylemleri içine alır; anlamı  yapma, etme ve eylemedir. Namaz kılarken, her uzuv bir eylem yapar : Dil okur; akıl düşünür; kalp inanır; el kalkar, bağlanır; diz çöker; alın secde eder, ... Namazda akıl ve kalp devrede olmazsa, namaz otomatikleşir. Akıl, namazı niçin/neden kıldığımızı; kalp, bu niçine/nedene neden inandığımızı belirler ve akıl ve kalp, bedenin tüm diğer uzuvlarına rehberlik = liderlik ederler.

Bazıları namazda aklı ve kalbi devreden çıkarmamız gerektiğini söylerler; ‘namazı sadece Rabbimiz emrettiği için kılarız’, derler, belki haklılar ama burada “huşû = şuur = bilinç” olmaz. Ben, elimdeki telefonu günün beş (namaz) vaktine kursam, o saatlerde bu telefon çalar; buradan bakınca çalma da bir eylemdir, fiildir; kılma da; ama içi boş bir eylem.

Kılma eyleminin kılana bir geçişi ve dönüşü (etkisi = tesiri) yoksa, onun telefondan (ya da çalar saatten) ne farkı kalır?!.

Ayrıca, namazı emreden Rabbimiz onu kılma gerekçesini de söyler, der ki : bu ‘namaz sizi kötülüklerden uzak tutar’. Bu, namazın bize etkisini = tesirini söylemez, göstermez mi?!. Rabbimiz, bizim otomatik robotlar (saatler) gibi olmamızı ister mi?!. Bize bu aklı, bu iradeyi ve bu kalbi niçin = niye vermiş olsun?!.

Fiillerimizin arkasını doldurursak = bir işi bilerek ve inanarak yaparsak, o fiiller bizi de başkalarını da dönüştürür, değiştirir; bizi daha çok iyi fiiller = salih ameller yapmaya sevk ederler.

Fiiller hep fizikî (görünür) eylemlerden oluşmaz. Sözgelimi girme (ya da çıkma) fiili, bir mekâna girmeyi ifâde ettiği gibi bir dine girmeyi de ifâde eder; dine girme (ya da çıkma), akıl ve kalp devrede olmadan olmayacak bir eylemdir; dinde kalma = kalış da öyle...

Sadece robotlar ve hayvanlar, ne yaptıklarını bilmezler ve yaptıkları şeyi de inanarak yapmazlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET