ORYANTALİZM

Oryantalizm : Batılı kafa ile doğuyu anlama çabası, şarkiyatçılık. Oryantalist bilim adamlarının amacı, “açık” bulmak ve doğuyu “tanımlamak”!. Oryantalistler başlangıçta bu işi açık açık = alenen yaptılar; 20. yüzyıldan sonra daha sofistike ve daha rafine yapmaya başladılar. 21. yüzyılda da doğulu bilim adamlarının bir kısmı (bir kısım ilâhiyatçılar), oryantalist araştırmalara dayanarak İslâm’ı anlamaya ve anlatmaya çalıştı; bunlara modernist İslâmcılar dendi; “bir grup genç!” de, bunların görüşlerini benimsedi; geleneksel İslamcılar da onlara tepki gösterdi. İslâm, bu etki-tepkinin “kurbanı” yapılmaya çalışıldı. Modernistler, Yunan aklı ile düşünmeyen, batı felsefesi bilmeyen insanları “gerici” saydı. Gençler arasında batıya giderek batıda eğitim alan insanlar “itibar” görmeye başladı; geleneksel medrese eğitimi alanlar da “hafife”! alındı.
Bu “kavga”! hâlâ sürüyor...
Kavgayı bitirecek olan yaklaşım; geleneğin “tortuları” ile modernist yaklaşımın “aşırılıklarını = art niyetlerini” temiz fıtrî yaklaşımla bertaraf etmekten geçiyor.
Bu nasıl yapılacak?
Kur'ân’ın ana fikrini = dünya görüşünü, yaşanan hayatın gerçekleri ile buluşturmakla yapılacak. Bunun olmazsa olmazı, “Lâ ilâhe illâ Allah Muhammed’ür Rasûlüllah.” ilkesidir. Merkeze Allah’ı, O’nun Kitabını, O’nun Elçisinin Sünnetini = Hayatını almakla olacak.
Oryantalistler İslâm’ı son din, Muhammed’i son Peygamber = Elçi kabul etmezler. Oksidantalistler de, İslâm’ı, “islamîleşmiş kültürle!” karıştırır, onunla özdeşleştirirler.
Çözümün yolu, İslâm’a girmiş “doğulu ve batılı yabancı unsurları” Kitâb’ı ve Sünneti orijinal hâli ile iyi anlayarak "(kültürel) İslâm’ın" içinden söküp-atmaktan geçiyor. Bu da dünyaya dair bireysel hiçbir hesabı-kitabı olmayan, sadece Allah'ın rızasını düşünen Müslüman beyinler eliyle yapılacak inşaallah.
...
Platon’dan Aristo’ya; Descartes’dan Kant’a; Kant’tan Spinoza’ya ve Nietzsche’ye sıçrayan batı ile; (Ebû Bekir) Râzi’den Gazâli’ye; Gazâlî’den A’rabî’ye; Arabî’den İbn Rüşd’e, Rumî’ye ve Konevî’ye savrulan İslâm dünyasının arasında gidip-gelen bu gençler (Müslümanlar) şaşkın!. Bu isimler okunmasın mı? Okunsun ama okuyanlar, hiç olmazsa bu isimler kadar Elçilerin hayatlarına da dokunsun!.
...
Batı, “orta çağdan” çıkmış, “modern yeni çağa” girmiştir; İslâm dünyası (hâlâ) o karanlık “orta çağda” kalmıştır. Oryantalistlerin amacı, İslâm dünyasını “o karanlıktan” çıkarmaktır. 
...
Filozoflar, bilmek için bilmenin; Elçiler, yapmak = yaşamak için bilmenin peşindeydi. Batı bilimi, en sonunda bilmeyi, yapmakla = yaşamakla buluşturdu (= teknoloji), ama onun sadece dünya ile ilişkisini kurdu.  İslâm, çook daha önceden yapmayı = yaşamayı hem bura hem öte ile buluşturdu ama son dönemlerde İslâm dünyasında, bilme (iman) ile yapmanın (amel) arasındaki bağ/ilişki koptu. Büyük oranda İslâm dünyasında yaşanan sıkıntıların kaynağı burasıdır.
Oryantalistlerin yerleştirdiği “nisbeten doğru”! bir algı da, batının rasyonel (= akılcı, felsefî) olduğu; doğunun irrasyonel (= mistik ve mitik) olduğu şeklindedir.
Dünyanın “kurtuluşu”!, batının mistisizme; doğunun rasyonalizme yönelmesidir.
Âhirete inanmazsak, en az dünya kadar âhireti de düşünmezsek, bu mümkün olmaz.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET