DÜŞÜNCENİN KÖKENİ

Bence, düşüncenin kökeni ilhamdır. İlham, şeytanî de rahmânî de olabilir = Kötü düşünce şeytanî; iyi düşünce rahmânîdir.
(Şeytan da ilham verir. “fe elhemahâ fucûrahâ ve taqvâhâ.” 91/Şems, 8. Hatta, 6/En’am, 121, “... inne’ş şeytâne leyûhûne ilâ evliyâihim...” = şeytan, dostlarına vahyeder; der.)
Düşüncenin oluşması için, kişiye önce bir ilham (vahy!) gelir, sonra bu ilham, hayale dönüşür, sonra bu hayal şekillenir  tasavvura dönüşür, en sonunda da bu tasavvur söze ve yazıya dökülür. Konuşmayan ve yazmayan bir kişi de düşünür; düşünür olmak için illâki konuşmak ve yazmak gerekmiyor; konuşma-yazma, daha çok paylaşmak ve toplumsallaşmak içindir. Aslında düşündüklerini yaparak konuşanlar, daha etkili konuşurlar ve daha etkili yazarlar.
Not : Vahyin Rahmanî mi, şeytanî (!) mi olduğunu AKIL ve İMAN belirler. Şeytanî vahye (!) inananların aklı şeytanî; Rahmanî vahye inananların aklı rahmanî çalışır. Şeytanî akıl, İlâhî Vahyi “kötü” görürken; Rahmanî akıl, şeytanî vahyi kötü görür. Şeytanın dostları (müşrikler), Kur'ân’a = İlâhî Vahye, esâtır-ül evvelîn ve sihir dememişler miydi, hâlâ da demeye devam etmiyorlar mı?!.
İnsanda fücur ve taqvâ yüklüdür; kötü düşünce fücuru (= kötüyü) seçmekten; iyi düşünce taqvâyı seçmekten mütevellittir. Taqvâ : Allah’tan taqviye (güç, ilham, vahiy!) almaktır. Buradaki vahiy, Peygamberlere has olan “ÖZEL VAHİY” değildir; günlük dildeki esin, ilham ve içe doğuş anlamındadır. Özel vahiy, seçilmiş (= mustafâ) olmayı gerektirir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET