ANLAŞMA/UZLAŞMA ZEMİNİ

Efendimiz, Mekke’de Mekke müşrikleri ile; Medine’de Yahudiler ile; Habeşistan’da (vb. yerlerde) Hıristiyanlar ile uzlaşma = anlaşma zemininin sadece “İlâh’ın Birliği = Lâ ilâhe illâ Allah.” ortak zemininde olacağında ısrar etti.
Mekke müşrikleri : “istediğin para ise, toplar, Seni en zenginimiz yaparız; şerefse, bu Sende zaten var, Seni başımıza reis (kral) yaparız; kadınsa, Mekke’nin en güzel kadınlarını (kızlarını) emrine veririz, yeter ki Sana görünüp duran o hayali (= hayaleti = Cebrâil’i) bırak, biz Sana hekim olur, iyileştiririz...” (Lesley Hazleton. İlk Müslüman, İstanbul : Kitabix, 2017. s.147.) dediler; O, "Lâ ilâhe illâ Allah."tan zerre taviz vermedi.
Medine Yahudileri Hz. İsâ (a.s.)’ı (hâşâ) yalancı (Peygamber) görür ve annesine zinâ iftirası atarlarken, Efendimiz Hz. İsâ (a.s.)’nın gerçek bir Peygamber, annesinin de tertemiz olduğunu;
Hıristiyanlar, teslisle İsâ (a.s.)’ı Tanrılık mertebesine çıkarırken O (Efendimiz), Hz. İsâ (a.s.)’nın kul-Peygamber olduğunu söyler.
Dinlerin ve müşrik düzenlerin âdeta ortalığı ateşe verdiği (dinlerin ve kabilelerin birbiri ile kavga ettiği), insanların dört gözle kurtuluş aradığı ‘kutsal hilâlde’ (Arap coğrafyasında), insanları bir araya getirecek (= uzlaştıracak, anlaştıracak) tek değerli zemin = ortak payda Tevhîd idi; başka bir zemin = payda olamaz/bulunamazdı.
“Ey Kitâb Ehli, gelin aramızda “ortak bir noktada” buluşalım; birbirimizi değil Allah’ı Rab edinelim...” (Bknz. 3/64.)
Yeryüzünde Kitâb Ehli olmayan hiçbir topluluk yoktur. Biz, Kitâb Ehli deyince sadece Yahudi ve Hıristiyanları anlarız; bu, bu kavramın dar anlamıdır; geniş anlamına herkes, her topluluk girer. Allah doğuya da batıya da Elçiler (ve Kitâblar) göndermiştir. İdris (a.s.) ve Nuh (a.s.) doğuya; Mûsâ (a.s.) ve İsâ (a.s.) batıya; Muhammed (a.s.) hem doğuya hem batıya gönderilmiştir; Rabbimizin yeryüzüne 24.000 Peygamber gönderdiği söylenmiştir.
Bütün Peygamberlerin vazgeçilmezi : “ilâhuküm ilâhun vâhid = İlâhınız bir tek ilâhtır, (O da Allah’tır.)” sözüdür, bu Söz, Kitâb’ta çok sık tekrarlanan bir Sözdür. 
İlâh’ı, sözde/sözle bir’leyip (= “Lâ ilâhe illâ Allah.” deyip), eylemlerimiz(d/l)e = yaşantımız(d/l)a çoğaltmamız, bizi ‘bir ve beraber = birarada’ tutmaz, Mü’min-Muvahhid yapmaz ya da sözde Mü’min-Muvahhid yapar (sadece adımızı değiştirir, kendimizi değil).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET