İNÂBE/T

İnâbe/t : Enâbe, yenîbu, inâbetün = inâbe/t. 
39/Zümer, 54 : “Azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün (ve enîbû ilâ Rabbiküm) ve Ona teslim olun (eslimû leHû), sonra yardım göremezsiniz.” der. 39/55 : yine “Azap size ansızın gelip çatmadan önce Rabbinizin indirdiği en güzel mesaja = öğretiye (= vahye) uyun (vettebiû)”, der.
Sonra,
“Allah’ı “umursamadığımdan”!, Hakk’ı = hakikati küçümsediğimden (= Allah’a karşı yaptığım saygısızlıktan = alâ mâ ferradtü fî cenbillahi) dolayı yazıklar olsun bana!.” (39/56.)
“Allah beni de doğru yola iletseydi, ben de muttaqîlerden olurdum.” (39/57.)
“O azabı görünce, bir daha geri dönme imkânı olsaydı, kesinlikle iyi biri olurdum, demeyesiniz!.” (39/58.) ama bunu diyeceksiniz!.
“O (Allah) da : Hayır!, iş işten geçti; size âyetlerim gelmişti; siz onları yalanlamış ve büyüklük taslamıştınız ve kâfirlerden olmuştunuz.” diyecek. (39/59.)
...
Bizde ruhbanlık yok; inâbe almaya gerek yok, inâbe illâki bir şeyhle olacak diye de bir kural yok. (İnâbe alma : Bir tarikât şeyhinin kabulü ile tasavvufa girme; bir şeyhe bağlanma ve o şeyhin o kişiye el vermesidir.)
İnâbenin tövbe anlamı da vardır; tövbe için illâki birine = bir aracıya gerek yoktur. Tövbeyi (Allah dışında) birinin bilmesine de gerek yoktur; birinden tövbe alınmaz; tövbe, Hristiyanlıktaki gibi bir papazın (= vaftiz) huzurunda da yapılmaz.
İnâbe/t, gidilen yanlış yoldan kesin dönüştür; peşinden Rabbe teslimiyet (doğru yola giriş) gelir; 54. âyet, zaten buna vurgu yapar; enîbû ile eslimû, peş peşe aynı âyette gelir. Enâbe kökü Kitâb’ta 18 yerde geçer; münîb ve çoğulu münîbîne de bu köktür.
“İnne İbrâhim’e leHalîm’un Evvâbün Münîb” = Kesinlikle İbrâhim, Halîm’di = yumuşak huylu idi, Evvâb’dı = çok içliydi, Münîb’di = gönülden Rabbine yönelen Biriydi. (11/75.)
Selâm olsun İbrâhim’e ve âline = Muhammed’e...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET