PANORAMİK BAKIŞ

Panorami, geniş kadraj demek; panoramik bakış da geniş kadrajlı bakış; kadraj, çerçeve.
Önceki yazıda Efendimizin hayatına geniş bir kadrajdan baktık; bu yazıda ise son 23 yılına (610 ilâ 633’e) yine geniş bir kadrajdan (panoramik) bakacağız.
İlk 13 yıla Mekke dönemi deniyor. Bu dönem, bireysel inşâ, acı/ızdırap, hüzün ve hazırlık (eğitim) yılları. Son 10 yıl = Medine dönemi, kurumsallaşma (= sosyal inşâ) ve savaş yılları.
Biyografide “genel hatlara, tarihe düşülen notlara” baktık; arada yaşanan binlerce olaya bakamadık; sözgelimi Efendimizin kişisel hayatına, ayakları şişecek, takati kesilecek kadar yaptığı ibadetlere, gece namazlarına, mesciddeki konuşmalarına, evliliklerine, çocuklarını ve arkadaşlarını eğitim faaliyetlerine, hicret yolculuğuna ve Sevr mağarasında “tehlike ile burun buruna gelişine” ve o ândaki tevekkülüne... bakamadık. 
Biyografiye dikkatli bakın, ilk 40 yıla değil, -- zaten o kırk yılı es geçtik --; son 23 yıla. Bir tek yıl, “rahat = yatarak” geçmiş mi? Bu yoğunluğa bizler tahammül edebilir miyiz? Her yıl savaşı göze alabilir miyiz? 
23 yılda birbiri ile savaşan onca kabileden bir ümmet = dinî topluluk/cemaat = devlet çıkarabilir ve kurabilir miyiz? Bu devleti dönemin iki süper gücü (Bizans ve Sasani İmp.’ları) nezdinde itibarlı! kılabilir miyiz? Bu iki imparatorluk, senelerce bu bölgeyi (Mekke ve civarını) önemsiz ve verimsiz görmüş, itibar bile etmemişlerdir; sadece bazı bedevî kavimler ile işbirliğine girmişlerdir. Bölgenin kabile savaşları ile başı derttedir; haram aylarda bile bu savaşlara son verilememektedir, ficar savaşları, haram aylarda yapılan savaşlardır. Haram aylar : Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb'dir. Bu savaşların sebebi kabilevî çıkarlardır. 23 yılda barut fıçısına dönmüş böyle bir bölgede “kalıcı bir istikrar” sağlıyor ve Efendimizin vefatından daha çok fazla bir zaman geçmeden 30 ilâ 35 yıl sonra Sasanî imparatorluğunu fethediyor, Bizans’ı tehdit ediyorsunuz. 668’te (Efendimizin vefatından sadece 35 yıl sonra) Efendimizin arkadaşı Ebûl Eyyüb-el Ensârî tarafından 3500 km uzaktaki Bizans başkenti (Konstantinapolis = İstanbul) kuşatılıyor.
Dünün (30-35 yıl öncesinin) yüzüne bakılmayan, itilip-kakılan, adam yerine konulmayan insanları vâli oluyor, büyükelçi oluyor, ordu kumandanı (general) oluyor...
Efendimiz, vefatından önce Bizans’a karşı, Suriye'ye göndermek istediği ordunun kumandanı, Usâme b. Zeyd’dir. Kimdir Usâme? 18 yaşında bir delikanlı. Babası Zeyd b. Hârise. Zeyd b. Hârise bir köleydi, Hz. Hatice vâlimizin kölesi; kölenin oğlunu ashaba (ileri gelenlere!) kumandan yapan bir Peygamber!. 
Usâme daha 10 yaşına yeni basmıştı ki (614 doğumludur) Efendimize geldi, “ben de Bedir’e katılmak istiyorum” dedi, Efendimiz onu “sen daha küçüksün” diye geri gönderdi. 629’daki Mute savaşına katıldı, o savaşta da babası Zeyd b. Hârise kumandandı; orada babasının şehâdetine şâhit oldu... Huneyn savaşında kaçmayan, Efendimizin yanında duran bir-kaç sahabeden biridir Usâme b. Zeyd.
Efendimizin kumandan tayin ettiği bu orduda, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer de vardır. Sahabeden bazıları Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dururken azatlı bir köle mi bize kumandanlık edecek diye itiraz ederler!... olay Efendimize intikal eder; O, "daha önce babasına da itiraz etmiştiniz, kararım kesindir." der.
Tam o esnada Efendimiz vefât eder. Efendimizin defin işlemlerinde/işinde Hz. Ali ile beraber Usâme de vardır. (Diğer sahabeler “hilâfet işi”! ile ilgileniyorlardı.)
Efendimizin dizayn ettiği bu ordu, Efendimizin vefatından sonra yola çıktı. Halife Ebû Bekir, kendisine yardım etmesi için kumandan Usâme’den Hz. Ömer’i istedi, Usâme de onu verdi.
Çok değil, Efendimizin vefatının üzerinden sadece 29 yıl geçmişti ki Muaviye, tekrar kabile asabiyetini “hortlattı”!; 'köleler yönetici mi olurmuş!?' dedi; onun açtığı yoldan da öbürleri geldi...
O gün bugündür herkes bu yoldan yürüyor ve bu yol bizi selâmette götürmüyor!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET