KURTARICI!...

Kurtarıcı! : Godot ya da Mehdî.
Batıda da doğuda da herkes bir kurtarıcı bekliyor ama o kurtarıcı bitürlü gelmiyor.
Gelmeyecek de.
Ne yapılacak?!.
Gelen “kurtarıcıların” (Peygamberlerin) izi takip edilecek.
Bu iz, bugün kaybedilmek isteniyor. Bu izin kaybolmasını önlemek için bir arkeolog titizliği ile sabırla çalışmak gerekiyor.
Zor zamanlarda insanlık (= her millet, her kavim) hep bir kurtarıcı beklemiştir ama beklenen kurtarıcı onların beklediği zamanda ve yerde/n gelmemiştir. O Kurtarıcı son defa Mekke’den gelmiş/çıkmıştır; Ondan sonra da bir kurtarıcı (Mehdî ya da Godot) gelmeyecektir.
Gelecek “yeni kurtarıcı”!, O Kurtarıcı’yı takip edenler arasından çıkacak, (neredeyse!) Onun gibi yaşayacaktır. 
Ondan yaklaşık 1500 yıl önce, Mûsâ ve kardeşi Hârun da birer kurtarıcıydı/lar. Mûsâ’yı Rabbi terbiye etti = yetiştirdi; Onu sarayda büyüttü, Hz. Şuayb’in eline teslim etti ve Tûr’da da Ona görev tevdî etti, kardeşi Hârun’u da Ona vezir etti...
"Git Firavun’a da şu insanları kurtar!." dedi. Firavun, onlara zulmediyor; Kârun, Hâmân ve Bel’am da ona yardım ediyor; kâhin ve sihirbazları da Firavun’a destek veriyordu...
Bu çağın (= her çağın) Firavunları, Kârunları, Hâmânları, Bel’amları, kâhinleri ve sihirbazları da vardır; tabiî zulme uğrayan halkları da.
Bunların kim olduğu üç aşağı, beş yukarı biliniyor; ben burada sadece “sihirbazlardan”! söz edeceğim.
Sihr, büyüler; sihirbazlar da büyü yapar. Her din, karşı dinin adamlarını sihir yapmakla suçlar. Firavun Mûsâ’ya, Mekkeli müşrikler de Efendimize ‘Sen bir sihirbazsın’ (!) demişlerdi. Firavun’un da sihirbazları vardı.
Mûsâ, Firavun’u Tevhîd’e = Tek ve Bir Olan İlâh’a = Allah’a davet edince o, “ene rabbiküm’ül a’lâ = ben sizin en yüce rabbinizim.” demiş; Mûsâ’nın Rabbini aramak için de Hâmân’a emir vermişti : ‘Ey Hâmân bana bir kule yap da şu Mûsâ’nın Rabbi kimmiş bi bakayım!’ (40/36), demişti.
Firavun ve adamları kendilerine çok güveniyorlardı. 
Ey Mûsâ dediler, şu ahâliyi (halkı) toplayalım da bi ‘kapışalım, bakalım.’!.
Ahâli toplandı.
Ahâli seyircidir. Kim yenerse onun yanına geçer; bazıları da fanatiktir; yenilseler de “takımlarını” değiştirmezler.
“Maç”! için tüm hazırlıklar yapıldı; seyirciler de yerini aldı. Bir tarafta, Firavun’un adamları (= takımı) sihirbazlar; öbür tarafta, Mûsâ ve kardeşi Hârun. 
Nefesler tutuldu, heyecan dorukta!.
Sihirbazlar sordular. Ey Mûsâ! : ‘Sen mi başlayacaksın, biz mi başlayalım?’. Mûsâ : ‘Siz başlayın.’, dedi. Sihirbazlar ellerindekini (eteklerindekini, akıllarındakini) atınca (= büyülerini yapınca), yaptıkları şey hareket ediyormuş gibi (hayl/yuhayyilu = hayal gibi) göründü. (20/66). Mûsâ korktu. (20/67.) Ona “korkma”! = lâ tehaf, inneke ente-l a’lâ. Sen üstün geleceksin.” denildi. (20/68.)
“Sağ elindekini (= asânı) at!; onların tüm yaptıklarını yutacak, onların tüm yaptıkları hiledir = göz boyamadır...” (20/69.)
Sihirbazlar secde etti...
Seyircilerin (ahâlinin/halkın) çoğunluğu ne yaptı dersiniz?!.
Bugünün kurtarıcıları, bugünün modern sihirbazların sihrini = hilelerini bozacak adamlar olacak!; ahâlinin büyük kısmı da yine onlara inanmayacak; çoğu da seyirci kalacak, bir kısmı da bizler tarafsızız diyecek ve bi kenara çekilecek ama o halkı sihirleri ile büyüleyen = gözlerini boyayan sihirbazlar secde edecek!..
O gün, Firavun’un adamlarının (= sihirbazlarının) sihrini Firavun’un sarayında yetişmiş bir Adam = Mûsâ bozmuştu; bence bugün de böyle olacak; ama bugün alınan o saray eğitimi üzerine en az 8-10 yıl özel eğitimin alınması da şart; Mûsâ (a.s.)’a o özel eğitimi Şuayb (a.s.), şehirden uzakta = dağda = taşrada vermişti. Bugün de bu eğitimi alacak insanlar, sarayda ne öğreniliyor = öğretiliyor bilecek, ondan sonra da o öğretilen sihirleri yutacak = alt edecek “bilgileri temiz birinden” öğrenecek; O temiz biri bulunamazsa da temizlenilecek!...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET