MEKKE SOKAKLARINDA DOLAŞMAK!.

Bugün değil, o gün. 1400 yıl önce, hayâlen. 

Bugün dolaşmak, Ravza hariç, herhangi bir şehrin sokaklarında dolaşmaktan farksız. Bugün dolaştığımız sokaklardan Kâbe görülmez, Kâbe’nin varlığı hissedilmez.

Kâbe’yi Berlin duvarından, İsrail’deki ayrım/utanç duvarından,  Amerika-Meksika seddinden ya da Çin seddinden çook daha yüksek beton duvarlarla çevirmişler.

Ama O yine de Hira’dan görülebiliyor!.

Ben, hayâlen 1400 yıl önceki o sokaklarda gezeceğim; sizi de hayâlen gezdireceğim.

Bak!, en görkemli yapı Dâr-un Nedve; ondan sonra da Ebu Cehil’in evi; Leheb’inki de ondan aşağı değil.

Kâbe, her zamanki gibi mütevâzi.

Bak!, Kâbe’nin kuzey-doğusundaki iki tepeden oluşan dağ Ebû Kubeys dağı; onun biraz yüksek olan tepesi Sefâ tepesi; karşısındaki de Merve tepesi (şimdi o tepeler yer altında, bir camekânın içinde); aralarındaki mesafe yaklaşık 400-500 metre. O tepeleri sırtına al, sağa bak!; Hz. Muhamned’in evini görürsün!. 

Bak! Bak! İşte geliyor!...

Tek başına. Çok düşünceli görünüyor...

Ağır ağır yürüyor, Kâbe’ye doğru.

Kim bilir! kaç kere gidip-gelmiştir “o evle Bu ev”! arasında. 

Bak!. Ümeyye b. Halef’in kölesi Bilal’le konuşuyor; ona bişeyler anlatıyor.

Herhalde efendisinin ona yaptığı işkencelere, insanlık dışı muamelelere sabretmesini öğütlüyor.

Bak!, şu gelen de Ebu Bekir, Efendimizin en yakın arkadaşı. O da onların yanına doğru ilerliyor. ‘Ben Bilal’i satın alacağım, onu özgürlüğüne kavuşturacağım.’ diyor olmalı.

Gel, bir de Safâ tepesine çıkalım, Erkâm’ın evini görelim. Bak işte şu ev. Bu ev, Efendimizin ikinci evi gibi; arkadaşları ile orada buluşuyor; düşüncelerini onlarla orada paylaşıyor.

Dışarı ‘Dâr-ul Harb’ken bu ev ‘Dâr-ul İslâm’, ya da Dâr-ul Erkâm olarak biliniyor, görülüyor. Açıktan tebliğ yapılamadığı, ülkede düşünce ve fikir hürriyeti olmadığı için fikirler gizli yayılıyor. Bu durum, Efendimizi de epey zorluyor ve Efendimiz “iki Ömer’den birinin” (Hz. Ömer ve Ebû Cehil) kendilerine katılması için duâ ediyor. 

Amcası Hamza ve birinci Ömer (Hz. Ömer) onlara katılınca, davet alenîleşiyor ama baskı ve işkenceler şiddetleniyor.

Bak! Şu karşıki mahalle Şi’b-i Ebu Talib mahallesi. O mahallede Haşimoğulları --Ebû Leheb hariç-- ve Müslüman olanlar, üç koca yıl boyunca ablukaya alındılar; Ebû Talip yeğenine sahip çıktı, bize vermedi diye ve Kâbe’nin kapısına (ilân panosuna) da şu kararlar asıldı :

1) Haşimoğulları ve Muttaliboğulları ailelerinden kız alınmayacak.

2) Haşimoğulları  ve Muttaliboğulları ailelerine kız verilmeyecek.

3) Haşimoğulları ve Muttaliboğullarına hiçbir şey satılmayacak.

4) Haşimoğulları ve Muttaliboğullarından hiçbir şey satın alınmayacak.

Onlar, açlıktan ölecek. Kimse onlara yardım etmeyecek; eden olursa, en ağır cezayı görecek.

....


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET