TESLİMİYET

Bişeyi yapmadan önce içimizde o şeyi yapma arzusu/isteği oluşur, (o şey başkalarının isteği de olabilir); o şeyi yaptığımızda o isteğe/arzuya teslim olmuşuzdur. O istek, ilâhî emirlere aykırı (vesvese, zan ve bâtılsa) ise, teslimiyetimiz şeytanadır; şeytan içimize kadar girmiş, bizi teslim almıştır; âdeta biz bir şeytan ya da şeytanın askeri olmuşuzdur, bu şeytan bizim kendi nefsimiz de olabilir başka nefisler (kişiler) de; o istek ilâhî emirlere uygunsa, İlâh’a/Allah’a teslim olmuş, Müslüman olmuşuzdur.

Aslında “kendini bilmek”, kime teslim olduğumuzu (kimin isteklerini yaptığımızı) bilmektir; herkes, vicdanı/fıtratı temiz kalmışsa (çook günah işleyerek vicdanını karartmamış/köreltmemişse), vicdanına sorduğunda vicdanı ona kime teslim olduğunu söyler. Bir yanlışlık (günah) sonucu oluşan pişmanlık ya da vicdan azabı böylelerinde ortaya çıkar; vicdanı kararanlar o azabı bile duyamaz/hissedemezler; onların kalbi taşlaşmıştır, Ebû Leheb’in karısının kendini ve kocasını yakacak odunları (kötülükleri) kendinin taşıması gibi onlar da kendilerini yakacak odunu (ve taşı) kendileri taşırlar.

“Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennemden” (Tahrim, 6.) korunmak için kalbi ve vicdanı taşlaştırmamak, başka teslimiyetlerden vazgeçip (tövbe edip) Allah’a teslim (Müslüman) olmak gerekiyor; yoksa kendi ellerimizle kendimizi yakarız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET