ORTAM
Efendimiz, zorluklarla dolu bir ortamda yetişmiş = kendini yetiştirmişti = O’nu Rabbi yetiştirmişti.
O’na, “her zorluğun yanında (peşinde) bir kolaylık vardır.” (fe inne mæl üsri yüsrâ) demişti.
“Elem neşrah leke sadrek? ...”
“Senin göğsünü genişletmedik mi? (İçindeki darlığı/sıkıntıyı gidermedik mi?) Senin üzerindeki yükü hafiflemedik mi? O yük Senin belini büküyordu (yürüyemiyordun!). Senin itibarını (şerefini) yücelmedik mi? Kesinlikle zorlukla beraber bikolaylık vardır. (Sabret! Seni o kolay olana ulaştıracağız. Bunda şüphe yok ki tekrar ediyorum.) İnne mæl üsri yüsrâ. Öyleyse, boşa çıktığını sandığında!, hemen bir ‘işe’ koyul, ‘o işte/esas işinde’ yorul. Rabbine doğrul, yönel!. (Kıbleni kaybetme!. O’ndan iste! O’na yalvar. O’ndan yardım dilen!.)” (94/İnşirah, 1-8.)
“Sen, Bizim ‘Gözümüzün’! önündesin!.”
Rabbinin hükmünü sabrederek bekle!. Sen gözümüzün önündesin. Her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et!.”
وَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعْيُنِنَا وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ
(52/Tûr, 48.)
Acele etme, sabret!...
Hıra’ya devam et!. İnsanlara yardım et!. Onlara merhamet et!...
Zalimlere benzeme!; onlara itaat etme!...
(Geliyoruz!, Yardımımızı, Elçimizi gönderiyoruz!... göndereceğiz!. Biz, Seni görüyoruz, biliyoruz!...)
Sen sadece Rabbini tesbih et/yücelt!.
O putlara ve putlara tapanlara meyletme, onlara özenme!.
“Velâ temüddenne ayneyke!...”
“Onlardan bazılarına kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere imrenme/gözünü dikme!. Rabbinin rızkı daha hayırlıdır ve daha kalıcıdır.”
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَى
(20/Tâ-Hâ, 131.)
Onların Sana teklif ettiği şeylere de kanma!.
Rabbin Sana verecek, Sen de O’ndan razı kalacaksın!.
“(Yakında) Rabbin Sana verecek, Sen de hoşnut olacaksın.”
وَلَسَوْفَ يُعْطِيكَ رَبُّكَ فَتَرْضَى
(93/Duhâ, 5.)
Bak!.
“Duhâya (aydınlığa) ve karanlığa (secâvet hâlindeki = aydınlığı saran geceye) yemin ediyorum! (o karanlığı Senden kaldıracağım). Rabbin Sana vedâ etmedi (terk etmedi= mâ veddeake) ve Sana darılmadı (ve mâ galâ)!. Senin geleceğin geçmişinden daha hayırlı (iyi) olacak!. Rabbin Sana verecek, Sen de hoşnut olacaksın!...” (93/Duhâ, 1-5.)
Şu içinde bulunduğun ortama “üzülme”!.
Ama dert et!.
Derdine derman geliyor, gelecek!...
Sen, bütün o zorlukları aşacak; insanları da o zorluktan kurtaracaksın!.
Dünyada da âhirette de...
Yorumlar
Yorum Gönder