ŞEFEÂT

İnsan hasta olunca doktora gider, ilaç alır; ilaç fayda vermiyorsa ameliyat olur...

Kimi de ‘şu ot/bitki, şu su/karışım hastalığıma iyi gelir’ diye onlarda/n şifa arar.

İlaçların, otların, içeceklerin “bizzat kendilerinde” bir şifa yoktur; onlara o şifayı veren/koyan “Eş-Şâfî”’dir; O Şâfî’yi unutarak şifa bulacağını umanlar, “gerçekten hastadırlar.”

Şefaate de böyle bakmak gerekir.

Şifa (شفاء) ve Şâfî (شافى) ile şefaat (شفاعة/ شفيع) müştaktır, akrabadır.

Şifa, bedenî/maddî olan; şefaat, ruhî/manevî olan hastalıklar içindir; Eş- Şâfî, her iki hastalığa da şifa verir. Aslında hastalıkların ikisi de özünde aynıdır; biri öbürünü tetikler; bedenî bir hastalık, ruhî bir veya bir çok ihmâlden (hastalıktan); ruhî bir hastalık da, bedenî bir veya bir çok ihmâlden (hastalıktan) doğar; mikrop, mikroptur; şeytan da ruhun mikrobudur. 

“De ki : Şefaatin tümü Allah’tandır...” (şefaat etme tamamıyla Allah’ın elindedir.) (39/Zümer, 44.)

Fizikî/bedenî hastalıklarımız için bozulmamış, doğal ilaçlar şifadır ama kimyasal ilaçlarda bozulma kaçınılmazdır; ruhî/manevî hastalıklarımız için de “bozulmamış şefaatçiler” arayıp-bulmamız gerekir.

Biz “bozuksak”, bozuk ilaçları ve bozuk şefaatçileri kullanır, daha da çok bozuluruz.

İçimizdeki mikroba hangi mikrobun panzehir olduğunu bilirsek şifa buluruz ama bu, ‘bilgide uzmanlık’ gerektirir; Allah-u A'lem, Elçilere ve özellikle Mûsâ (a.s.)’a bu bilgi verilmiştir.

Bilirsek, mikrop (şeytan) da bir şefaattir (şifadır) ama bil(e)mezsek o mikrop bizi mahveder, öldürür.

Bilmeyenler ve ateistler, ‘Allah şeytanı niye yaratmış; yaratmasaydı, kimse günah işlemezdi’ diyorlar.

Onlar bilmiyorlar!.. ve umarsızca (belki de utanmazca!) Yaratıcı’nın işine karışıyorlar, Yaratıcı’yı sorguluyorlar!. üstelik Yaratıcı’dan değil de O’nun yarattıklarından şifa (şefaat) bekliyorlar. 


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET