ÜÇ AŞAMA

İnsan, kemâl/tekâmül peşinde ise onun hayatı en az üç aşamalı bir süreç izler; kemâl/tekâmül gibi bir derdi yoksa o zaten şeklen insandır.

Bu aşamalar :

1. Mevcut durumu sorgusuz-sualsiz kabullenme.

2. Mevcut durumdan şüphe etme, “acaba sorusunu” sorma. Sorgulama, arayış ve akletme dönemi.

3. Yeni mükemmel-ideal bir hayatla tanışma, imana/emniyete erme/erişme dönemi.

Bizler açısından ilk (birinci) durum, doğalmış gibi görünüyor. İkinci duruma çok az insan ulaşabiliyor. Üçüncü durum neredeyse mucize gibi!.

Efendimiz açısından ilk (birinci) durum hiç yaşanmadı. O, hiç mi hiç şirke bulaşmadı ama ikinci durumu (Allah-u A'lem) 40 yaşına kadar aşama aşama yaşadı. İçinde yaşadığı şirk düzenini sorguladı. Tabiî bu, önce şüphe ile başladı; sonra her bir  olayı kendi içinde sorgulayarak devam etti, onların tek tek kökenlerine indi; daha sonra bütüncül bir sorgulamaya girdi. Yaşanan hayatın temelinde şirkin (putların, put sisteminin) olduğunu gördü ve “bir karar” verdi.

Efendimizin bu karara varmasında (Allah-u A'lem) yaşanan büyük zulmün, haksızlık ve adaletsizliklerin yanında, O’nun zamanında yaşayan haniflerin de büyük etkisi olmuştur. O, 30’lu yaşlarda iken Zeyd b. Amr gibi hanifler Mekke'den sürgün edilmişti; Efendimiz bunlara şâhit olmuş, durumu kendi içinde sorgulamıştır. Bu sorgulama neticesinde tüm belâların, sıkıntıların, zulümlerin bu şirk ve put sisteminden kaynaklandığını gördü; bu putların (ve putlara tapanların) kendi aralarında anlaşamadıklarını fark etti; bu durumun da toplumsal, ekonomik, siyasî hayata yansıdığına şâhit oldu.

Ve, bu putlar reddedilmeden, inkâr edilmeden bu zulmün sona ermeyeceğine inandı.

İşte tam da bu aşama, “Lâ ilâhe illâ Allah.” aşamasıdır.

Efendimizin bu aşamaya ulaşması 40 yılına mâloldu; son 10-15 yılı yoğun yaşanan bu aşamada kritik sınır; (Kierkegaard’ın deyimi ile söylersem ‘iman sıçraması’) yoğun Hira günlerinde gerçekleşti.

...

Bizler açısından durum çook farklı. Biz, birinci hâli terk etmeden üçüncü hâli yaşamaya kalkan, yaşantımızla inancımız arasında büyük boşluklar (uçurumlar) olan/veren insanlarız.

Hem mevcut durumdan “nasipleniyoruz”, o yaşayışı (hayat tarzını) terk etmiyoruz hem de “inandık” diyoruz. Dökülüyoruz. İslâm’ın/imanın istediği hayat tarafından hâlimize bakınca, ala-bele görünüyoruz; samimiyetsizlik, ciddiyetsizlik, laubâlilik üzerimizden akıyor; şeytan bile bize/hâlimize sırıtıyor.

Bu hâlimizle söylediğimiz Kelime-i Şehâdet de dilimize ve kalbimize oturmuyor. “Muhammed-ür Rasûlüllah” sözümüzün de, Efendimizin yaşadığı hayatla ilgisi/bağlantısı kopuk. Bu kopukluk, bizim ikinci aşamayı yaşamadan direkt/doğrudan üçüncü aşamaya geçmek isteyişimizden kaynaklanıyor. 

İman, hâşâ bir spor oyunu mu ki onda tur (grup) atlama olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET