SINIR

Somut şeylerde bişeyi bişeyden ayıran şey sınır. Somut şeylerdeki sınırı keşfetmek (bilmek) zor değil ama iş soyut “şeylere” intikal edince bu iş oldukça zorlaşır ve flûlaşır.

Akıl (düşünme) ile imanın (inanmanın) sınırı da, irade ile cebrin, cüzi irade ile küllî iradenin sınırı da böyledir. Bu sınırın hangi tarafında durursak, meselelere (hayata) o şekilde bakarız.

Bir meseleye ya da hayata inananın bakışı ile inanmayanın bakışı bir ve aynı olmaz; farklı olur.

İnsanın kendi iradesi dışında bir irade yoktur diyenle küllî iradeyi kabul eden de bir ve aynı olmaz. İlki, hiç bir şarta/koşula bağlı olmadan hareket eder; öteki küllî iradeyi hesap eder.

Elbet, ilki yanlış yapar, yanlış hareket eder. Neden? Sınırsız ve sorumsuz davrandığı için.

Pekiî irade meselesinde sınır nerede başlar ve nerede biter?

Size net bir sınır söyleyemem ama flû bazı işaretler verebilirim.

Dünya (ve hayatı), dışardaki âlemle mukayese edildiğinde koca şehirdeki evimiz hatta odamız gibidir. (Bu kıyas/karşılaştırma bile basit düşer, okyanustaki bir damla belki daha uygun olur, neyse..) Bize evimizde (odamızda) rahat (özgür) hareket etme izni verilmiş ama odanın dışında belli toplumsal ve ahlâkî kurallara (yasalara) uymanız istenmiş, uymak zorundayız, uymazsak düzen bozulur; odamızdaki eşyaları istediğimiz gibi düzenliyoruz ama şehri, ülkeyi, dünyayı, dünya dışı âlemleri biz düzenlemiyoruz...

Dışardaki “en küçük bir değişiklik” bizi, bizim irademizi (yaşamımızı) etkiler.

Sözgelimi bir ay hiç güneş doğmasa, bir yıl hiç yağmur yapmasa, ... aynı irade ile mi hareket eder, aynı şekilde mi davranır/yaşarız?!.

2-3 yıldır görüyor/yaşıyorsunuz, küçük, göze görünmeyen bir virüs hayatımızı nasıl etkiledi. Günlerce evlerimizden maskesiz çıkamadık, seyahat özgürlüğümüz kısıtlandı, enflasyonlar patladı, vs...

“Sınırtanımazlar”, bütün bunları görmelerine rağmen yine inanmazlar.

Yapacak fazla bişey yok; onlara ne yapacaksa O yapacak.

Biz de çok yakında (inanın çok uzak değil) kimin sapık (sınırtanımaz) olduğunu bileceğiz/göreceğiz.

“... fesetæ’lemûne men hüve fî dalâlin mübîn.” (67/Mülk, 29.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET