ÇALIŞMA

İş, çaba, gayret; Arapçası, sa’y; sa’y, hem çalışma hem koşma.

“inne sa’yüküm leşettâ. Muhakkak sa’yiniz (çalışmanız) çeşit çeşittir.” (92/Leyl, 4.)

Kimi(m/n)iz kol gücüyle, ki(m/n)iniz beyin gücüyle çalışır/ız. Kimimiz kâğıt toplayarak geçinir, kimimiz de ülke (şirket) yöneterek; arada neredeyse sayısız iş (çalışma şekli) vardır.

Çalışma, sadece “geçinme/k” için midir? Geçinmek için çalışmak, meşrûdur ama herkes geçinmek için mi çalışı(yo)r? Bu soruya olumlu cevap vermek zor.

Biriktirmek (yığmak, yığdığını sürekli saymak, hesaplamak) için çalışan o kadar çook kişi var ki!.

“cemea mâlen ve adddedeh. Malı cem’ eder (biriktirir, yığar) ve saydıkça sayar.” (104/Hümeze, 2.)

Bu âyetlerin makabline ve maba’dine (siyak ve sibakına) ve oralardaki tiplemeye lütfen siz bakın ve kendinizle karşılaştırın.

Çalışmayı sadece geçinme olarak görmeyenler Hacc’daki sa’ye bakmalıdır.

Hacc’daki sa’y, Safâ ile Merve arasında gidip-gelme mi?

Hem evet hem hayır. 

Rivayet o dur ki, Hæcer vâlidemiz, oğlu İsmâil için su arayışındadır (çırpınmaktadır), bir o tepeye bir bu tepeye koşuşturmaktadır; iki tepenin ortasındaki o belli mesafedeki hızlı yürüyüşü (hervele’yi) ben telaşlanma ve ‘korkma’ olarak okuyorum. Muhtemeldir ki Hæcer validemizde bir korku ve telâş vardı, çünkü çocuğu susuzluktan ölecekti, ölmek üzereydi!...

Su (zemzem), ayağını yere vurmadan (aramadan, çalışmadan) çıkmadı.

Aynı sa’y’dan (سعى) Arapçada siâyet ismi türer; anlamı : ınde harf-i ceri ile kullanılınca küçük düşme, ilâ harf-i ceri ile kullanılınca da küçük düşürme demektir.

Bu neden böyle olur? Bunu, çalışmanın (koşmanın) amacı belirler; amaç, “sıradan ve basit” olursa, çalışma da sıradanlaşır, basitleşir; amaç “yüce-ulvî” olursa, çalışma da ulvîleşir.

Geçim, ne basittir ne de ulvî; zorunlu ve nötrdür. Geçimi aşan çalışma, ulvî bir amaç taşımıyorsa basitleşir, sıradanlaşır. Çünkü o çalışmada “sahiplenme” vardır; sahiplenme de bir çeşit “çalmadır.”

Nasıl bir çalmadır? 

Ben, Pierre-Joseph Proudhon’un ‘mülkiyet hırsızlıktır.’ dediği gibi bir hırsızlıktan söz etmiyor, onun kullandığı bağlamı kullanmıyorum; bu konuda şöyle düşünüyorum. 

Her canlının yaşam (geçinebilme) hakkı vardır ve Yaratan her canlı için yeterli geçimlik (rızk) yaratmıştır, yaratır ama bu geçimliği bazı açgözlü hırsızlar, --bizim oraların tabiri ile qabîs ederler, kabzederler, o geçimliği sahiplenerek ihtiyacı olanlara ulaşmasını engellerler, bu da mülk edinme derler...

Oysa ‘(geçimlikten) fazla çalışmanın’ amacı, fazladan elde edileni çalışamayanlara (yetimlere, fakirlere, miskinlere, hastalara, yaşlılara vb.) ulaştırmaktır. Böyle olan çalışma insanı yüceltir; öbürü ise alçaltır; asıl zenginlik budur.

Biz zenginliği niteliksel değil niceliksel bişey olarak görüyoruz; aldanıyoruz, aldandığımızı da ölünce göreceğiz; biriktirdiklerini kim götürebiliyor?!. Götürse bile!; onların hiçbiri orada peş para etmeyecek. Dünya dolusu mal götürsek, üzerine bir o kadarını daha eklesek ve içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için onların hepsini fidye/rehin versek, yine de kurtulamayacağız, o fidyemiz kabul edilmeyecek!.

“Eğer yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, o zulmedenlerin olsaydı, kıyamet günü azabın kötülüğünden kurtulmak için kesinlikle onu fidye olarak verirlerdi. (Daha duur!) Hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılacak!.” (39/Zümer, 47.) (Bu âyet ve peşindeki âyette (48) geçen bedâ kelimesi, bir anlayışa/inanışa dönüşmüş ve İslâm Felsefesinin (Kelâm’ın) en girift konularından olmuştur.)

Yazı uzadı, okunması zorlaşabilir, Ğâşiye Sûresinin şu iki âyeti ile bitireyim.

“O gün bazı yüzler (utancından, içine düştüğü zilletten) yere bakacak (yıkılacak)!; tüm çalışmasının boş/a olduğunu, boşu boşuna yorulduğunu anlayacak!. = âmiletün nâsibeh.”

(Not : Zikr’den müzækera (karşılıklı zikr/hatırlama, hatırlatma), hademe’den hidmet = hizmet; cehede’den cihâd, müctehîd; derase’den ders ve tedrîs de sa’y'dir/mesâîdir, çalışmadır. Bunların niçin yapıldığı önemlidir.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET