SÖZ VERMEK

Söz vermek, kişinin söz verdiği (şeyi) yapacağını söylemesi, verdiği sözü yerine getirmesidir.

Bişey yapmak için söz veriliyorsa, verilen söz nereye gidiyor?

O şey yapılıyorsa, söz yerini buluyor, yapılan o şeyin içine giriyor, eyleme dönüşüyor ve o eylem o sözü vereni “güvenilir = mü’min = emin” yapıyor; söz verilen şey yapılmıyor = verilen söz tutulmuyorsa, söz “ortada olmadığı” için sözü vereni yalancı-sahtekâr addediyoruz (görüyoruz).

Sözün insanı ne yaptığına bakın!.

Şimdi peş peşe bikaç kritik  soru sorayım ve bu sorular üzerinden fikir yürüteyim/üreteyim. Söz veren, sözü nereden alır da verir? Sözgelimi söz vermek, yetki vermeye benzer mi? Söz vermek kişiye sorumluluk (mükellefiyet) yüklüyorsa, bu mükellefiyetin kaynağı ne, nerede? Her biri zor soru ve ciddî konu biliyorum ama ben bu üç soruyu birbiri ile karıştırarak önünüze “sıcak bir çorba”! koyacağım; içmek zorunda değilsiniz.

Herkes her şeyi yapmaya yetkili değil, değil mi? Baytar, bi adamı ameliyat edemez; bideli bi adamı yargılayamaz; çaycı ya da odacı bişirketi ya da devleti idâre edemez, vs. Bir işi yapma yetkisi, o işi bilene, “yetkililer” tarafından verilir; yetkililer de yetkiyi hiyerarşik olarak en üst yetkiliden alır; (demokrasilerde) en üst yetkili de yetkisini halktan (yetkisi olmayanlardan) alır; döngü böyle döner..

Söz verme, yetki vermeye benzerse, yetki vermede olduğu gibi söz vermede de sorumluluk varsa (yetki, sorumluluğu da beraberinde getirir), 

1) Söz verene bu yetkiyi (söz verme yetkisini) kim veriyor; ya da söz veren, söz verme yetkisini kimden alıyor?

2) Söz veren, bu yetkiyi alınca kime karşı sorumlu oluyor? 

Aslında birinci soru doğru cevaplanırsa, ikinci soru otamatikman cevabını bulur. İlk soruyu cevaplamak için kesin bir yargıda bulunmam gerekiyor. Söz verme, (her konuşma gibi) basit bir konuşma değildir; bir taahhüttür, üstlenmedir; bu taahhüt şimdilerde noterden yazılı isteniyor ve adına “sözleşme” deniyor. Söz verme, karşılıklı söz alıp-vermedir; iki ya da daha fazla kişi arasında gerçekleşir; ortada (meydanda) çoook kişi (ahâli) olabilir ama herkes (yapılan o) sözleşmeye dahil (taraf) olmaz; amma!, Rable yapılan “ilk sözleşmeye” (mîsâq) istisnasız herkes taraftı; herkes Rab olarak (ilâh olarak) O’nu kabul etmişti... ‘derenin altından çoook sular aktı.’; ‘dün dündü, bugün bugün.’ diyenler çoğunlukta!...

“İlk sözleşmesini hatırlayanlar” :

Söz verince sözlerini tutanlar,

Verdikleri o sözü dikkate alarak sorumluluklarının farkına varanlar,

Sözlerini (işlerini) o sözleşmeye uygun söylemeye (yapmaya) gayret edenler,

Ellerinde emânet ne kadar yetki varsa (yönetme, yargılama, iyi etme, öğretme = yönetici, yargıç, hekim, öğretmen/hoca vb.), o yetkilerin onlara sorumluluk yüklediğini bilerek hareket edenlerdir.

Ellerindeki yetkiyi, verdikleri ilk sözlerine dayandırmayanlar, bu yetki ile güçlenince yetkilerini sû-i isti’mal = suistimal edebiliyor, sözlerini, sözleşmelerini yerine getirmiyor,  çiğneyebiliyorlar; ama ilk sözleşmenin farkına varan kişiye ne kadar çook yetki verilirse verilsin, o kendini sürekli yetki Veren’in huzurunda hissedeceği için “kendinde bir gücün olduğu!” aklına dahi gelmeyebiliyor.

Rabbimize olduğu gibi insanlara da çook sözler veriyoruz; tutuyor muyuz?

Sözü veren açısından tutmak, yapmaksa; söze muhatap olan açısından verilen o sözün (sözlerin) hiç mi değeri/kıymeti olmaz!.

‘Sen bana söz verdin ama ben o sözü almadım’ dersek, söz veren kişi sözünü geri alır ama verilen söz/ler geri alın(a)mıyorsa, o sözler boşa mı gider, o sözlere ne olur?

Çok yorulduğunuzun, çok ‘ağır’ sözler söylediğimin (verdiğimin!) farkındayım, şu Sözler'in (âyetlerin) çoook daha “ağır” (kavl-en seqîlâ) olduğunu hatırlatırım.

“Ey İman edenler! Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin; işitip dururken ondan yüz çevirmeyin; işitmedikleri hâlde işittik diyen kimseler gibi (de) olmayın.” (8/Enfal, 20-21.)

Bir de “semi’na ve ata’na = işittik, itaat ettik” diyenlerin yanında, “semi’na ve asayna = işittik, isyan ettik” diyenlerin de olduğunu unutmayın.

Kur'ân, Rabbimizin bize söylediği ‘ağır bir Söz’dür; O, “İlk Sözleşmeyi” unutanlar için bizimle Rabbimiz arasındaki bir “Sözleşme!”dir.

Bilmem toparlayabildim mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET