YILAN

Yılan, Arapça’da en az üç kelime ile karşılanır: Sü’bân. Haneş ve Hayye. 

“Âsasın Mûsâ’nın sü’bân edersin. Mısır’da Yûsuf’u sultân edersin.” (Ahmed-i Dâî)

Dâî, bu mısrada yılanı sü’bân (ﺛﻌﺒﺎﻥ) olarak söylese de, kast ettiği hayye’dir; çünkü Kitâb’ta bu yılan (âsânın yılana dönüşmesi) hayye (ﺣﻴّﻪ) olarak geçer. (20/Tâ-hâ, 20.) Hayye, daha çok küçük yılan; sü’bân, daha çok büyük yılan = ejderha için kullanılır.

Şahmeran da yılandır; yılanların şâhıdır. Şahmeran, insan başlı yılandır; (mitolojide) yılanın insana; insanın yılana dönüşmüş hâlidir.

Yılanda hem zehir vardır hem de şifâ; bu bakımdan yılan (zehiri), kimini zehirler, kimine şifâ olur; o (yılan), ‘zehirli’ olan(a birine) panzehir; sağlam olan(a birine) zehir olur.

Firavun, azgın/azmış biri olduğu için zehirliydi = yılandı, zehirli bir adamdı. Allah (c.c.), Mûsâ (a.s.)’ın âsasını ona ‘panzehir olsun diye’ Mûsâ (a.s.) ile gönderdi.

...

Âdem de “yılanla” zehirlendi. 

Şeytan, Âdem ve Havvâ’nın yanına “yılan olarak, yılan sûretinde” girdi. Onların “panzehiri” pişmanlıktı, tövbeydi; tövbe ettiler, kurtuldular.

Ama 

“Yılanlar” hâlâ yaşıyor!.

Yılan, firavunlara = aklı, kalbi ve vicdanı ölmüş = hayy/hayatta olmayanlara = zehirli olanlara panzehir; aklı, kalbi ve vicdanı zehirlenmemiş = hayy/hayatta olan, firavun olmayan ve firavunlaşmayanlara zehirdir.

Yılan, öldürür. Rabbi onu hem öldürücü zehirle hem ondurucu (onmak = iyileşmek) zehirle donatmıştır. Onmanın tek şartı tövbedir; tövbe, yılanın (şeytanın) zehirini fark edince yapılır ve gerekli tedbir (panzehir) alınır; yılanın zehirli olduğu fark edilmez ve öyle yaşanmaya devam edilirse o zehir (o yılan) çok kısa sürede insanı öldürür.

“Yılan (şeytan), niye/neden yaratılmış?!” diyenlere belki bu bir cevap olabilir.

...

Firavunlar da firavun olmayanlar da yılandan korkar; yılandan korkulur. İlki (firavunlar, firavunlaşmış olanlar), yalandan kurtulacağı için; ikincisi (firavunlaşmamış olanlar) da yalana düşeceği için yılandan korkar ama her iki korku bir ve aynı değildir.

Mûsâ (a.s.) da korkmuştu da Rabbi O’na : “lâ tehaf!/korkma!. Biz onu ilk sîretine (suretine) dönüştüreceğiz.” demişti. (20/Tâ-hâ, 20.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET