DİN/DARLIK YORAR MI?

Ne biçim bir soru, böyle soru mu olur, der gibisiniz. Dindarlık yorarsa din de yorar; hiç öyle şey olur mu, sen kafayı mı yedin?...

Açayım/açıklayayım.

Dindar bilinç hassas bilinçtir; taqvâ buradan doğar.

Hassasiyet, her ân her şeyde ‘Allah ne der, diyor?’ sorusunu sorarak davranmaktır; bu durum insanı yormaz mı?

Hem yorar hem yormaz. Dinin özü, öze sinmemişse yorar; din doğal bir huy/davranış (ahlâk) hâline gelmişse yormaz.

Bu nasıl olur? Din ile ahlâkı ayırırsak; din ayrı (aklî) bir kompartıman/alan; ahlâk ayrı (vicdanî) bir kompartıman/alan olursa hayat bütünlüğü bölünür. Okullarda, kitaplarda ‘Din ve Ahlâk Bilgisi’ diyoruz, Diyanet bile! bu ayrımı benimsemiş durumda. Hayatta da bu ayırım yapılırsa dini ahlâka uydurmak ya da ahlâkı dine = hayata uydurmak için sürekli gerginlik yaşanır, yoruluruz; böyle bir din, adamı yorar!.

Allah’ın Dini yormaz. O Din, yapay ya da sun’î değil, fıtrîdir,  yaratılışa, yaratılış bütünlüğüne uygundur. 

“O halde hanîf olarak yüzünü dine ikâme et/dön! (Ona sırtını çevirme, aldırışsız olma, soğuk durma). O’nun (Allah’ın), insanları, onun (o dinin) üzerinde/temelinde (o dine uygun) yaratmış olduğu fıtrata (Allah’ın fıtratına!!! = Fıtrat-Allah’i’ye) dön!. Allah’ın yaratmasında aslâ bir değişme olmaz. Kayyîm olan din budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”

فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

(30/Rum, 30.)

Bir önceki âyet, zalimlerin kendi hevâlarına (biğayri ilm, cahilce) uyarak şaşkınlık (dalâlet) içinde yaşamayı sürdüklerinden söz eder.

Şaşkınlık, en hafif tabiri ile tereddüttür; tereddüdün temelinde de bilmemek (biğayri ilm, cahillik) ve dalâlet vardır.

Kişide hem dinî hassasiyet hem bilgisizlik varsa, (din değil) o kişinin dindarlığı = dinî hassasiyeti o kişiyi yorar. Böyle bir kişi yorulmak istemiyorsa bildiklerini ahlâk (huy) hâline getirmeli; bilmediklerini öğrenmeye (bilmeye) gayret etmeli ve Rabbine tevekkül etmelidir. Kişide dinî samimîyet var ama tevekkül yoksa yorulur; din adına konuşan o kadar çook insan var ki (dinî söz/cü piyasası o kadar geniş ki), her biri aynı konuda neredeyse bibaşka/bambaşka şeyler söylüyor ve insanlar yoruluyor, ne yapacağını şaşırıyor.

Yorulmak (şaşırmak) istemiyorsanız, aklınız ve vicdanınızla uyumlu olun, çatışmayın; hayatınızda fıtratınıza  (= doğal doğanıza) uygun olana kulak ve yer verin. 

Her söylenene ‘gel’! demeyin, kulak vermeyin. Sizin gönlünüz (aklınız) yol geçen hânı (bilgi çöplüğü) değil. Haa!, din adına öğrendiğiniz biçook şeyin de çöp olduğunu, fıtratınıza uymadığını bilin ve atın!.

Herkes kendi fıtratına uygun olana yönelir ve orada yerini alır, burada da ötede de.

Bu yazılar da fıtratınıza uymuyorsa okumayın, silin atın ve boşuna yorulmayın!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET