SEÇKİN

Seçkin, kendindeki özelliklerin başkalarında bulunmadığını düşünen ve kendini onlardan üstün görerek ayrı tutan, kendi gibi olanlarla yaşayan. Aristokrat. Irk merkezli bakınca soylu, asil; eğitim odaklı bakarsak kültürlü; coğrafya merkezli bakarsak şehirli; idarî-siyasî güç açısından bakarsak yönetici/efendi... bunların karşıtları : sokaktaki adam, sıradan adam, maraba, amale, işçi, köylü, teba/reaya/yönetilen, güdülen, halk, ahali...

Seçkinler “azınlık” olmak ama yönetmek (yönetici olmak) zorundadır; onlar üstün (soylu/asil) oldukları için onları kimse yönetemez.

Demokrasi çoğunluk yönetimidir ama yönetim seçkinlerdedir. Bu cümleye dikkat!. Halk kendi içinden yönetici seçince, o yöneticiler çook çabuk seçkinleşiyor. İşçilikten işyeri temsilciliğine, oradan şube başkanlığına ve sendika ağalığına; çobanlıktan başbakanlığa, göçmenlikten bakanlığa ve cumhurbaşkanlığına, hamallıktan patronluğa yükselen kişiler kendilerini seçkin görüyorlar.

Seçkin olmayı yanlış anladıkları için.

Nedir gerçek ve doğru seçkinlik?

Evet, seçkinlik seçilmedir (ıstıfâ) ama bu seçilme, kişiyi başkalarından ayıran bir seçilme değil, başkalarına hizmet etmeye “mecbur eden” bir seçilmedir.

Mustafayı (seçilmişi) halk da seçebilir Hak da. Hakkın seçtiği Mustafa (seçilmiş), Hakkın katında değerli; halkın seçtiği mustafa (seçilmiş) halkın katında değerlidir, amma! Hakkın seçtiği Mustafa (seçilmiş) her zaman = çoğu zaman halkın katında değerli olmuyor. Halk ‘değerli olmayınca’!, halkın seçtiği de değerli olmuyor; halk onları değerli gördüğü için seçiyor; halk kendilerini değerli görüp-seçtiği için onlar da kendilerini değerli görüyorlar, halktan ayrışıyorlar ve halka tepeden bakıyorlar.

Seçkinler (seçilmişler, mustafalar), gerçekten seçkin olur da halkın (eğitim, kültür ve ekonomik, vb.) seviyesini yükseltmek için çalışırlarsa, gerçek seçkin olurlar. Paragraf başındaki ilk seçkin, sanal/faraza seçkindir; son seçkin gerçek seçkindir ama “algı bozuk” olunca işler karışıyor.

Seçkinlik, algıdadır, duygudadır ama insan, sadece duygu değildir; o, akıl, duyu, irade, sezgi, hayal ve gönül varlığıdır. 

Görüyorsunuz, düzelteceğimiz ne kadar çook şeyimiz var!.

“Ey insanlar! Sizi, tek bir nefisten yaratan, ondan eşini vareden ve o ikisinden de birçok erkek ve kadını üreten Rabbinize karşı takvalı olun. Birbirinizden yararlanasınız diye akrabalık bağını kuran Allah’a karşı taqvâlı olun. Kuşkusuz, Allah, sizi gözetmektedir.”

يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاء وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِي تَسَاءلُونَ بِهِ وَالأَرْحَامَ إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا

(4/Nisâ, 1.)

Seçkinlik, taqvâdadır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET