BOYUTLAR

Boyut, yer kaplayan şeylerin kendilerini ve içinde bulundukları mekânı ifâde eder. Tek boyutlu, iki boyutlu, üç boyutlu, dört ve ... boyutlu şeyler olabilir; bizler burada üç boyutlu varlıklarız, üç boyutlu bir dünyada (uzayda) yaşıyoruz; belki de ötede daha aşağı ve daha yukarı boyutlarda yaşayabileceğiz.

Tek boyut aslında yoktur ama biz varmış gibi kabul ederek onu nokta (.) olarak gösteriyoruz. Nokta, hareketlenince (canlanınca) sağa-sola hareket etmeye başlıyor. Aynı anda hem sağa hem sola hareket edemeyeceğini düşünerek ona (sonlu) bir yön belirliyoruz; sınırsız da hareket edemeyeceği için, onu bi noktada durduruyoruz, buna “doğru (parçası)” diyoruz. Doğru parçası da (ilk bakışta) tek boyutludur ama ona dikkatli bakış, onda en az iki boyutun olduğunu görür. İki boyut nedir? Uzunluk ve yükseklik. Doğru parçasındaki ‘kalınlık’, yüksekliktir ama biz şimdilik onu görmezden geliyoruz. Doğrunun, tek boyutlu kabul ettiğimiz noktaların hareketinden, (ya yol boyunca bıraktığı izden ya da biçoook noktanın birleşmesinden) kaynaklandığını (oluştuğunu) söylememe gerek yok sanırım.

Bu doğrulardan iki tanesi yamulmadan iki ucuyla asla bir araya gelmez, hep birbirlerine paralel yol alırlar ama üç tanesi bir araya gelir, o da birinin ucu bir ötekinin ucuyla birleşerek. Bu uçların birleşmesiyle meydana gelen şekle üçgen denir. Dört eşit doğrunun birleşmesi dörtgeni = kareyi; karşılıklı iki paralel eşit doğruların birleşmesi dikdörtgeni; paralellik kaybolursa ki bu durum en az beş doğru ile olur, beşgeni, altıgeni, ... oluşturur.

Doğrular eşit olmazsa şekiller yamulur.

Yamukluk artar  ve içe doğru olursa, 90°’yi bulursa, köşe oluşur; bu aynı zamanda sınırlı doğruların ‘birleşme/birleşim’ noktalarıdır. Üçgende bu birleşim noktalarının içerden ölçülen toplam açıları 180°’dir; karede ve dairede 360°.

Ne kadar çok “eşit doğruyu’ birbirine eklersek o şeydeki köşeler törpülenir, o şey, köşesiz bir hâle (daireye) döner; bu, sınırlı evrende (uzayda) gerçekleşen, gerçekleştirilebilen bişeydir.

Sınırsız evrende (uzayda) şekiller birbirinden ayırt edilemez, şekil olmaz, yamukluk da bulunmaz.

(...)

Boyutlardan bahsedecektim aklım karıştı, nerelere gittim. İki boyut, en ve boy, ya da uzunluk ve yükseklik. Üç boyut, en, boy ve derinlik. Derinlik, yine sınırlı evrende içe doğru genişlik ya da derin çap olarak bilinir; sınırsız evrende iç ve dış olmayabilir.

Bizler şeyleri ve insanları genelde (çoğunlukla) iki boyutu ile biliyor ve tanıyoruz, onlardaki “derinliği” göremiyoruz, onlara kâğıt üzerindeki bir resme bakar gibi bakıyoruz. 

Bakışımızı derinleştirmedikçe eşyaları (şeyleri) ve de özellikle kişileri “tanımamız” mümkün değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET