KELİMELERİN DÜNYASI

Bizler kelimeleri sözlüklere hapsetsek de onlar, orada durdukları gibi durmazlar; onları oradan alıp cümle ve metin içinde kullananlar onlara yeni yurt ve anlam/lar verirler.

Kelimeler, insanların dünyasının izdüşümüdür, tamamı değil.

Her metin (söz) yeni bir inşâdır, kelimeler de o metnin (sözün) malzemeleridir. Metni inşâ eden yazar, kendi kelime haz(i)nesinden istediği kelimelerle yapı(s/t)ını inşâ eder.

Böyle bakarsak kelimelerin vatanı, yazarın (düşünce) dünyasıdır. Yazarın düşüncesi güzelse, güzel kelimeleri seçer/alır kullanır; kötüyse kötüleri/ni...

Kötü yazar, kötü kelimeleri kullanırken; iyi yazar da iyi kelimeleri kullanır; hatta iyi yazar kötü kelimelere bile iyi anlam yüklemeye gayret eder; kötü bişeyden bahsedeceği zaman, kötü kelimeleri kullanmak zorunda kalırsa, korkar ve o kelimeleri biraz yumuşatır; kötü yazar da, zaten kötü olan kelimelere vurguyu artırır...

Kelimeler de insanlar gibidir, onlar da birbirlerine uzak ya da yakın akrabadır; bir adamın düşüncesi de kendine yakın kelimelere akrabadır.

Doğru, doğru kelimelerle ve kelimelerin doğru anlamıyla söylenir; yanlış da kelimelere yanlış anlam vererek...

Yalan-yanlış söz söyleyenler, kelimelerin anlamlarını bozarlar = “yuharrifûn-el kelime an mevâdııhî.” (3/Mâide, 13. 4/Nisâ, 46.)

Doğru/dosdoğru söz söyleyenler, Allah’tan korkarlar, kelimeleri(n anlamlarını) bozmazlar, yalan hiç söylemezler. Onlar, hem Rablerini çağırırken (duâ) hem de insanları Rabblerine, Rablerinin dinine çağırırlarken (da’vet ederlerken) --ki duâ da da’vet de aynı köktür-- “tazarrû ve hufyet” içinde hareket ederler; ki “çağırdıkları” “Kişi ve kişiler” “gücenmesin” ve amaç/maksat hâsıl olsun.

ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

“Rabbinize “tederruan’ ve ‘hufyeten’ duâ edin. Kuşkusuz O, haddi aşanları sevmez.” (7/Â'raf, 55.)

Tedarrû, boyun eğerek yalvarma-yakarma demektir (tazarruat, kelimenin bozulmuş hâli); hufye, gizlenme, saklanma (hafiye de aynı kök).

Aynı sûrenin son iki âyetinde de (205-206, dikkat! secde âyeti) benzer “uyarı” vardır.

وَاذْكُر رَّبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعاً وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالآصَالِ وَلاَ تَكُن مِّنَ الْغَافِلِينَ

“Nefsinde tedarruan ve çekinerek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Umursamazlardan (gafillerden) olma!.”

إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُون

“Rabbine yakın olanlar, O’na kulluk etmekten asla kibirlenmez/büyüklenmezler; O’nu tesbih ederler (yüceltirler) ve (sadece) O’na secde ederler.”

Nefsinde = kendinde, bu hasletlere (özelliklere) sahip olmayanlar, kelimeleri (sözleri, yazıları) ile bağırıp-çağırırlar, kibirli söz söylerler, kibirli davranırlar, O’nu değil başkalarını yüceltmek için konuşur ve yazarlar ve başkalarına secde eder, boyun eğerler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET