UYKU-SUZLUK

Uyku, yorulan bedenin ve bilincin mecburî dinlenmesidir. Sadece bedenin dinlenmesine istirahat diyoruz; beden dinlenirken bilinç de dinlenirse buna da uyku diyoruz; sadece bilincin dinlendiği, bedenin uykuda kaldığı bir durum bence yok. Uykuda beden dinlenirken, bilincin seyahate çıktığı durumlara da rüya diyoruz.

Uykusu gelen herkes, uykuya teslim olur; gelen uykuya, kimse direnemez; ne kadar güçlü/babayiğit olursa olsun.

Uyku, Rabbin kulunu teslim alışıdır; o kul, her ne kadar  teslim (Müslüman) olmayı gönüllü gerçekleştirmese de. Bu konuda Zümer, 42. ayete ve tefsirine bakılabilir.

Uykuya ihtiyacı olduğu hâlde uyuyamayan insanlar olmaz mı? Olur. Buna uyku-suzluk diyoruz.

Kim ya da kimler bu uyku-suzluk hâlini yaşar?

Bedenî bir rahatsızlık (hastalık) yaşayanlar. Böyle bir durumda beden, bilinci de rahat bırakmaz; ‘ben sancı çekerken sen rahat edemezsin.’ der.

Bedenî derdin dışında bir derdi olanlar; bişeye (bimeseleye) kafayı takanlar, bişeyi dert edenler.

Birine bir haksızlık edip vicdan azabı çekenler.

Kendince hiçbir haksızlık yapmadığı, bir kötülük (günah) işlemediği hâlde, vicdanında bir görevi (sorumluluğu) yapamadığı için ızdırap çekenler. Böyleleri af ve yardım dilenmek için gecenin bisaatinde kalkarlar; buna, din dilinde teheccüd deniyor.

Çoğu insan da kafayı yastığa koydu mu, hemen uyur. Bunların biçoğu da biçook haksızlık (günah) işler ama haksızlık yaptığını bile bilmez; bilenlerin rahat uyuması, olacak şey değil, ya bilgileri sahte ya kendileri!; büyük ihtimalle onlar da bilmeyenler gibi kendilerinde değiller.

Kendinde olanlar, ne yaptığını ya da yap(a)amadığını bilenler, zaman zaman uykusuzluk hâlini yaşarlar; her zaman yaşasalar dayanamazlar. Hiç uyu(ya)mayanlar için uykusuzluk diye bişey söz konusu değil, onlar uyumak isteyip de uyuyamayan = uykusu bitürlü gelmeyenlerdir. Benim bu yazıya konu ettiğim kişiler, uyuyabilen, uykusu gelen ama öyle ya da böyle bir dertten dolayı uykusu kaçanlardır.

Uykumuzu kaçıran bir derdimiz yoksa, “keyfimiz yerinde” demektir. 

Keyfimiz dâim olur inşallah; “bigün” bizim de uykumuzu kaçıran (bizi hiiiç uyutmayan) “biderdimiz” olmaz inşallah. O dert bizi ölünce (ötede) yakalarsa, hâlimiz harap. İşte o zaman ‘yandı keten helvası’ mı desem, ‘geçti Bor’un pazarı ...’ mı desem, bilemedim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET