DÜNYA : YEREL VE KÜRESEL OYUN ALANI

Dünya bir “oyun alanı”!. Bu oyun, bireysel, yerel ve küresel bazda oynanıyor. Çoğu birey, oynadığı oyunun yerel (ulusal) ve küresel bağlantılarını kuramıyor; hatta yerel yöneticiler bile bunun farkında değil; sadece küresel oyuncular farkında.

Oyuna ivme katan motivasyon kazanç (= kâr, çıkar), zengin olma = hâkim olma tutkusu. Bunun için din, kültür, vb. her türlü değerler pervasızca kullanılıyor. Yine bunun için yerel yöneticilere (= liderlere) “avantalar ve belli taahhütler” veriliyor; ahâli popüler kültürle (!) uyutuluyor, uyuşturuluyor; bunun için her türlü araç-gereç = medya (edebiyat, sanat/film, radyo-tv, internet vs.) seferber ediliyor.

Küresel güç merkezlerinin dini para. Para, bu güç merkezlerinin elindeki en güçlü silah. Para, aynı zamanda tüketim aracı. Para ile her türlü ihtiyaç (yiyecek-içecek ve silâh vb.) alınabiliyor. Para, her türlü ticaretin aracı. Para ile oynama, faiz ve borsa yoluyla gerçekleşiyor. Paranın açmayacağı kapının olamayacağı düşünülüyor. Para ile adamlar tutuluyor, adamlar vuruluyor...

...

Siyer okurken, o günkü küresel oyunculara (Bizans’a ve Persler’e)  bir bakayım dedim. Küresel bu iki büyük ve rakip oyuncu karşısında, İslâm’ın küresel bir güç hâline nasıl geldiğinin, tarihî ipek yolu üzerinden izini sürmek istedim. Ebû Hâşim’in îlâf’ını, ipek yolu ticareti üzerinden okumayı denedim. İpek yolunun üç hattı var. 1) Kuzeyden = Buhara ve Karadeniz üzerinden; 2) Yemen-Arabistan üzerinden (= ortadan) ve 3)  Güneyden = Kızıldeniz üzerinden. Arabistan’ı zengin kılan bu orta yolun güvenliği = îlaf idi. Kureyş, bu zenginlikle hacılara bedava su ve yiyecek veriyor ve bölgede itibar elde ediyordu.

İçerdeki ittifaklar da bunu merkeze alarak kuruluyordu. Kureyş’in kolları Abdüddâr ve Abdümenâf oğullarının iç çatışmaları (= Hılf-ül Mütayyibîn ve Hılf-ül Ahlâf) ve sonraları, kendi aralarında bişekilde anlaşmaları; Emevîler ile bu çatışmanın tekrar su yüzüne çıkması hep bu “çıkara ve itibara” bağlı idi...

...

İslâm, bu “çıkara ve itibara” dayalı küresel oyuna, yerel ve küresel çapta son vermiş = vermek istemiş; “çıkarı ve itibarı” öte dünyaya endekslemiş, bu dünyada adâleti ve hakkâniyeti hedeflemişti. Bunu da “Lâ ilâhe illâ-l Allah” diyerek yapmış = yapmak istemişti.

...

Maalesef, zaman geçti, ‘İslâm’! da bu “çıkara ve itibara” dayalı oyunun bir aparatına dönüştürüldü.

Hâlâ da öyle. Bunu, yerel çapta tarikatlar (= cemaatler, vakıf ve dernekler) eliyle; küresel çapta da “devrimci, dönüştürücü İslâm’dan = “Lâ ilâhe illâ-l Allah İslâm’ından” “uyumlu, uzlaşmacı, ılımlı İslâm” anlayışına geçerek yaptı = yapıyor.

Günümüz Siyasal İslâmcılığını bir de bu gözle okumak gerekiyor. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET