MİŞKÂT, MİSBÂH ve KEVKEB

Bu kelimeler, Nûr Sûresi 35. âyette geçerler. Bu âyet, Kur'ân’ın en zor, en sembolik âyetidir. 

Mişkât, kandil; Misbâh, lamba; Kevkeb de yıldız demek. Kevbeb’in hemen peşinden kullanılan dürriyyün kelimesi kevkebi tanımlayan = tamlayan bir kelime olarak meallendirilmiştir, inci gibi parlayan bir yıldız (= kevkeb) şeklinde; oysa, cümleye gibi anlamını veren harf, ‘ke’, mişkâtin = kandilin başında (= ke-mişkâtin). O zaman kevkebün dürriyyün, (inci gibi!) parlayan = parlak o yıldız, kandili niteler, niteliyor.

Bu kelimelerle ne anlatılıyor?!.

Allah’ın Nûr’u.

“Allah, göklerin ve yerin Nûr’udur.” deniyor ve bu Nûr, bişeye benzetiliyor ve o benzetme için de bu kelimeler (= Mişkât, Misbâh ve Kevkeb) kullanılıyor.

Ne deniyor?!.

O Nûr = O’nun Nûr’u, içinde lamba (misbah) bulunan bir kandil = mişkât (mi?); yoksa; içinde kandil = mişkât bulunan bir lamba = misbâh (mı?).

Ne, neyin içinde?!.

Lamba (misbah), sırça fânus içinde. = “el-misbâhü fî zücâce.” (zücâce = cam, sırça fânus)

O zücâce de (sanki inci gibi parlayan!) parlak bir yıldız. = “ez-zücâcetü keennehâ kevkebün dürriyyün.”

Onu böyle parlatan, parlak yapan (yakan!) ne, Onun yakıtı (= yağı = zeyti (زيت) nereden?!. 

Ne şarka (doğuya) ne garba (batıya) ait olmayan = hiçbir yere nisbet edilemeyen mübarek bir zeytin ağacından!.

(Önce, “yûkadü min şeceratin mübareketin zeytûnetin” = Onun yakıtı = yağı, mübarek bir zeytin ağacından çıkar = yakılır; deniyor; sonra da Onun yakıtı (= zeytühâ), Ona ateş değmese de yanar = yanmaya devam eder; deniyor. (Zeyt, yağ veya gaz demek; zeytun/zeytin ağacındaki = zeytindeki yağı gibi.) 

(O), “Nûr’un alâ Nûr.” Nûr üstüne Nûr’dur. = Kat kat Nûr’dur. = Onda her kat Nûr’dur. = Onun hiçbir katında karanlık yoktur.

Pekiî karanlık nerededir?!.

Bizdedir. Bizimledir. Bizim içimizdedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET