ĞARİB
Garib, gurbetteki adam, yalnız adam ama her garib, gurbette değildir, “yalnız”! değildir; “kendi yurdunda”! da garibler vardır (orayı kendi yurdu bellemişse!); kalabalıklar içinde de yalnızlar vardır.
Dünya da başlı başına bir gurbettir ama ben, başka gariblerden söz edeceğim.
Kim onlar?!.
Hiçbir yurda sığamayan, sığınamayalar.
Bunlar iki gruptur :
1) O yurtta yaşayanlar, onun gibi düşünmüyor ve yaşamıyorlarsa.
2) O yurt, kalıcı bir yurt değilse; asıl yurt özlemi çekiliyorsa.
Bu ikisi birbirine bağlantılı ama ben ilkinden söz edeceğim. Bunlar da iki gruptur :
a) Yaşadıkları toplumdan uzaklaşarak, uzlete (halvete, inzivâya) çekilenler.
b) Bedenen asgarî şartlarda o insanlarla birlikte olanlar ama ruhen ve fikren, onlar gibi olmak istemeyenler. Esas garib bunlar; çünkü en zoru bu.
Çünkü bunlar, belki insanlara bifaydamız olur/dokunur diye kendilerini fedâ eden adamlardır. Onlar bilirler ki onların hayal ettiği dünya, bu dünya değildir; onların inandığı din, bu dünyada hâkim değildir.
“İslâm, garib gelmiştir, garib gidecektir; ne mutlu o gariblere!.” (Hadis-i Şerif)
Garib, yalnızdır ama o yalnızlık, bambaşka bir yalnızlıktır; bildiğimiz yalnızlık değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder