ŞARTLANMIŞLIK

Diğer adıyla koşullanma. Bu kavramı, modern psikolojiye kazandıran kişi, Ivan Pavlov’dur. Deneyi biliyorsunuzdur. Bu deney, zihnimin bir köşesinde, ama yazacaklarımı bu deneyle ilişkilendirmem mümkün değil!; ben en iyisi “çalar saat” metaforunu kullanayım. 

Biz, (kendim dâhil), ibâdetler başta olmak üzere bir çok şeyi otomatik olarak yapıyoruz; ne yaptığımızı ve niye/niçin yaptığımızı bilmiyoruz.

Yemek yemek istediğimizde = acıktığımızda, midemizde “zil” çalıyor; yemek yiyoruz. Orucu, (sadece) Ramazan geldiğinde tutuyoruz...

Ezanı duyduğumuzda, (sanki) otomatik = reflesif olarak namaza kalkıyoruz; o namazı  niye/neden kıldığımızı bilmiyoruz. Bilsek, hep aynı şekilde yaşamayız ve o namaz, bizi biraz daha iyiye (= kemâle) taşır. “... inne-s salâte tenhâ an-il fahşâi vel münker...” (29/45.)

Günde, beş vakit, kırk rekât namaz kılıyoruz; kırk kere Fatihâ okuyoruz; Fatihâ’da ne okuduğumuzu, diğer zammı sûrelerde, tekbir ve tesbihâtlarda ne dediğimizi bilmiyoruz.

Biçoğumuz da saatini “beş vakte” kurmuyor ya da herkesin saati beş vakit çalmıyor; dört, üç, iki, bir, haftada bir (= Cuma), yılda iki kez (= bayramlarda) çalanlarımız oluyor. O saat çalınca, otomatik = reflesif olarak namaz kılmamız gerektiğini ‘anlıyoruz’!. 

Saat de niye/niçin çaldığını bilmez. 

Efendimizin adını duyduğumuzda otomatik = reflesif olarak, ‘Allahümme salli alâ Muhammed.’ diyoruz, ama bunun ne demek olduğunu, bize nasıl bir sorumluluk yüklediğini de bilmiyoruz. 

Başta namaz olmak üzere, yaptığımız ibâdetlerin bizi iyi biri yap(a)mamasını, mevcut hâlimizi  değiştirmemesini, dönüştürmemesini, hep yerimizde saymayı başka neyle açıklayabiliriz?!.

Kurulmuş saat gibi yaşıyoruz; oysa Rabbimiz Allah, bizi, her ân şuurlu = bilinçli olmaya = bilerek iş yapmaya da’vet ediyor. Niyet, bu bilinçliliğin ifadesidir ve ibâdetler için niyet farzdır = şarttır. Niyet, kararlılıktır, bir işi (burada ibâdeti) önceden yapmaya karar verme, o işin niçin yapıldığını bilmedir. Bu bilme olmayınca, ben dahil çoğumuz, ‘kurulmuş çalar saatlere’ dönüşüyoruz. 

Bu yazdıklarımı Pavlov’un deneyiyle ilişkilendirmem mümkün değil, dedim, ama bazıları bu bağlantıyı kuramayabilir diye de şöyle bir cümle kurmam gerektiğine de karar verdim. Sözüm meclisten dışarı; yaptıkları işlerin ve ibâdetlerin içeriğinden ve amacından gıdım haberi olmayanlar, şeklen olmasa da tepkisel davranış olarak Pavlov’un deneyinde kullandığı canlılara benziyorlar. Ağır bir cümle kurdum, biliyorum; bu cümle bizde şok etkisi yapsın, istiyorum; kimse hedef alınmış değil; biline.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET