EMAN

Emânet, emniyet ve iman da aynı köktür. Eman verme (veya alma), yardım ve güvence vermedir (veya almadır). Efendimiz, amcasının (Ebû Talip) vefatından hemen sonra Tâif’e gitmiş, orada umduğunu bulamayınca, Mekke’ye girememiş ve Mutim b. Adî, Ona eman vermiş, Onu himayesine almıştı.

Bireysel emniyet, aklın (veya kalbin) bütün uzuvlara (organlara) eman vermesi; toplumsal emniyet (= kamu düzeni), toplumda yaşayan bireylerin birbirlerine eman (söz = güvence) vermesi; doğal-tabiî = evrensel düzen (emniyet), aklı başında insanların başta kendilerini (= kendi bedenlerini) ve içinde yaşadıkları evreni emânet olarak bilmesi, görmesi ve o emânetin Sahibine itaat etmesi ile mümkündür.

“Biz emâneti dağa-taşa, göklere-yere sunduk, onlar onu yüklenmekten kaçındılar; onu insan yüklendi ama o da gerçekten zalim ve cahil çıktı.” (33/72)

Buradaki emâneti Kur'ân (= din) olarak almak, en son iş. Yaşam = hayat (= akıl, beden ve çevre/doğa) emânetini  doğru kullanamayan insan, Kur'ân (veya din) emânetini doğru kullanabilir mi?!. Kur'ân’ı (dini) emânet olarak almak için akıllı olmak (= akıllı davranmak) ve iman etmek = emâneti taşıyabileceğinden emîn olmak = kendine ve Rabbine güvenmek şarttır; Rab de Mü’min’dir = El-Mü’min. Zalim ve cahil insan, kendine ve Rabbine güvenemedi = inanamadı; gereği gibi davranamadı, yanlış davrandı (= zülm), yanlış iş/ler yaptı = emânete ihânet etti (= kendine emânet edilen şeyleri bozdu, yaktı, yıktı, hor kullandı, vs.)

İstisnâları elbette var. Onlar, mü’min = emîn kimseler; bilmeden yanlış (= hata, zulm) yaparlarsa tövbe ederler = pişman olurlar = emânetin Sahibi Rablerinden ve zulmettiklerinden af dilenirler.

Mü’min, (diğer) insanların (hatta canlıların onun) elinden ve dilinden emîn olduğu kimsedir. (Hadis-i Şerif.)

Mü’min, hiç kimseye ve hiçbir şeye (hayvana, bitkiye vs.) hiç mi zarar vermez?!.

Zararlı olana verir. 

Helâl olanı, emânetin Sahibi ona gıda = nimet olarak ikram eder; o, bu konuda haddi aşmaz ve onları yerken de Bismillah diyerek yer.

Emanın = emniyetin sınırlarını = ölçülerini emânetin asıl Sahibi belirler. Kimse kimseye kafasına göre = keyfî eman veremez. Bu konuda tek yetkili (ilah, zaten başka da ilâh yoktur) Allah’tır. = Lâ ilâhe illâ-l Allah. Bu emanı veren de alan da M/mü’mindir; El-Mü’min, zâtında/zâtıyla emniyette = güvende; mü’min, O’na inanarak = güvenerek ve O’na sığınarak (= eûzü) emniyette = güvendedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET