OLAĞANÜSTÜ = MU'CİZE
İnsanları a’ciz bırakan ilâhî müdâhale.
Mu’cizeler belli bir kavme (= topluluğa) gönderilen Hz. Mûsâ, Hz. İsâ gibi Peygamberlere (= Elçilere) verilmiş de niye tüm insanlığa gönderilen Hz. Muhammed’e verilmemiş; O, bu kadar eziyeti (= sıkıntıyı) niye çekmiş?!.
Aslına bakarsak, Onlara da verilmemiş, Onlar da büyük eziyetler (= sıkıntılar) çekmişler; Onlar da kendi zor şartlarında, zor insanlarla imtihan edilmişler.
Mu’cize elbet mümkün (= Allah, her şeye kâdirdir; Allah, insanları a’ciz bırakabilir; insanlar zaten a’ciz. Rabbimiz Allah, bunu insanların kendileri bilsin istiyor.) ama buradan = bizim tarafımızdan bakınca, mu’cize beklentisi aynı zamanda bu dünya imtihanında “torpil = adaletsizlik = kayırma” beklentisi demek. Bu olağanlaşırsa, herkes mu’cize beklemeye; gelmezse de Allah’ı suçlamaya başlar. Bu konuda dikkatli olmak, dikkatli konuşmak ama O’ndan umudu da (= beklentiyi de) kesmemek gerekiyor.
Bu imtihan dünyasında asıl olan, olağan hayat = sünnetullah. “... velen tecide lisünnetullahi tebdîlâ.” = Allah’ın sünnetinde (koyduğu yasalarda) bir değişme (değişiklik) olmaz. (33/62. 48/23.)
Sünnet’in Allah’a izâfesi sizce de enteresan = ilginç = çarpıcı değil mi?!.
Mu’cize, ya bu Sünnetin içinde, ya da (bizce!) bu Sünnetin “bozulması”!. Mu’cize, isim olarak (mu’cize şeklinde) Kur’ân’da geçmiyor; ACZ kökünden 4 yerde, acûz = koca karı anlamında; 20 yerde de fiil formunda ea’ceze/yea’cizu, bimu’cizîn ve muâcizîn şeklinde; 2 yerde de (54/20. 69/7), ea’câzü nahl = hurma kütüğü anlamında, toplamda 26 kez geçiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder