TAHFİF

Tahfif : Hafife alma, muhatabı hafif görme.

Aslında, aklımdaki daha ağır bir kelime (= Tahkir = hakir/küçük görme) idi, ama yazıyı biraz hafifletmek istedim.

Bu yazıyı yazmayayım diye de çok zorlandım. Bilen biliyor; 7-8 senedir Whatsapp ve blogdan paylaşım yapıyorum. Paylaşım yaptığım bazı insanlar beni üzüyor. Onların üsluplarını düzeltmek için epey uğraştım (= sabrettim) ama nedendir bilinmez; dediğim dedik, diyorlar ve kendilerine çok güveniyorlar. Bunlara bu “özgüveni”! veren şey, sanırım unvanları. Çünkü onların isimlerinin başında (Prof. Doç. Dr. Müftü. Öğretmen. Yazar gibi) bazı unvanları var. Geçmişte de (3-4 yıl önce), hem isminde unvan hem de yüzünde uzunca bir sakal taşıyan biri beni çok üzmüş ve onunla iletişimimi kesmiştim.

Bu tip insanlar zannediyorlar ki, bilgi unvanda (veya sakalda)!.

Ben, bilginin akılda olduğuna bile inanmıyorum!. (Akıl da sakal gibi bişey!; onun soyut hâli.) Geçmişte Kârun da, bilginin akılda (kendinde) olduğunu sanmış ve ben bu aklım (bilgim) sayesinde bu servete, bu zenginliğe nâil oldum = kavuştum, demişti. (Bknz. 28/78 ve 39/49.)

Kendini bilen, kendinde olan bişeyle övünmez; üstelik kim olursa olsun diğer insanları, ‘sen bişey bilmiyorsun’! diye hafife almaz.

Bu, sadece ilim sahiplerinin bir hastalığı değil, maalesef mal sahiplerinin (zenginlerin) de hastalığı; onlar da fakirleri hafife alıyorlar, tahkir ediyorlar (= küçümsüyorlar) dersem, çok ağır olur; en iyisi demeyeyim; bu, bu çağın (en büyük) hastalığı ve başımızdaki en büyük belâ/imtihan.

Na’palım, sabredeceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET